Başlığı böyle olsa da, asla bu şekilde betimlenemeyecek bir kitap Stefan Zweig'dan. En başından, herkesin bildiği o en kanlı sona dek bile tek bir cümlesi bile vasat sayılamaz Marie Antoinette 'in. Bu şahsiyetin kendisi bile, bu şekilde yazılarak vasat portresinin onurlandırılacağını hayal etmemiştir bile. Ettiyse de, kesinlikle böyle etmiştir. Asırlarca tek bir aptalca sözüyle anımsanarak böylesi bir yaşama nasıl haksızlık edildiğini düşündürüyor size yazar; bunu kendisi, yazarak yapıyor, çünkü bu yaşam gerçekten özel bir yan taşımıyor; yazılanlar taşıyor yalnızca. Bir genç kızın, politik niyetlerle birlikte bir uçtan kendi ailesi, bildikleri ve giysileriyle girdiği, içeride herşeyinden soyunarak, soydurularak kraliçe olacağı ülkenin öğrettikleri, yeni eşi ve giysileriyle çıkmak zounda kaldığı bir köşk sahnesiyle açılıyor her şey. Bunu bir film izlercesine görebiliyorsunuz, o genç kız ile birlikte siz de üşüyor, korkuyor, belki dehşete düşüyorsunuz. Yazarken soruyor si...
Kitaplar, geziler ve hayat