Başlığı böyle olsa da, asla bu şekilde betimlenemeyecek bir kitap Stefan Zweig'dan. En başından, herkesin bildiği o en kanlı sona dek bile tek bir cümlesi bile vasat sayılamaz Marie Antoinette'in. Bu şahsiyetin kendisi bile, bu şekilde yazılarak vasat portresinin onurlandırılacağını hayal etmemiştir bile. Ettiyse de, kesinlikle böyle etmiştir.
Asırlarca tek bir aptalca sözüyle anımsanarak böylesi bir yaşama nasıl haksızlık edildiğini düşündürüyor size yazar; bunu kendisi, yazarak yapıyor, çünkü bu yaşam gerçekten özel bir yan taşımıyor; yazılanlar taşıyor yalnızca.
Bir genç kızın, politik niyetlerle birlikte bir uçtan kendi ailesi, bildikleri ve giysileriyle girdiği, içeride herşeyinden soyunarak, soydurularak kraliçe olacağı ülkenin öğrettikleri, yeni eşi ve giysileriyle çıkmak zounda kaldığı bir köşk sahnesiyle açılıyor her şey. Bunu bir film izlercesine görebiliyorsunuz, o genç kız ile birlikte siz de üşüyor, korkuyor, belki dehşete düşüyorsunuz. Yazarken soruyor size Zweig. Bambaşka bir kadına dönüşebilecekken, bambaşka bir kadına dönüşmesini izliyorsunuz. Bunun ardından az çok tahmin edilebilir bir hayata dalış, ama bunu, bizim filmlerden ve kurgulardan bildiğimiz bir kadın aptallığıyla yapmıyor oluşu şaşırtıcı. Ülke ve toplumdan uzak tutulan soylu kadınların gerçek yaşam kesitleri. Yine de, asla adı anılmamış ve anılmayacak olan bir adam en başından en sonuna kraliçenin ardında yer almıştır; yalnızca gölgesini hissediyorsunuz, öyle gizli âşık kokuları gelmiyor burnunuza. Aynı anda, bir kaosa sürüklenen ülke ve bir göz odaya sürüklenen, orada kitap okumaya başlayan bir kraliçe. Hiçbir şey yalan değil, o uydurma, buram buram seks kokan, yozluğun mest içinde anlatıldığı monarşi hayatlarından değil bu. Aptal zenginlerin cezalandırılmasıyle rahatlayarak bitmiyor hiçbir şey, Devrim'in en baştan kendini sorgulamasını izliyorsunuz. Kendisi intihar etmiş bir yazarın, on yıllarca sürdürdüğü, yine de uzun sürünce tadını yitiren hiçbir çalışmaya benzemeyerek onlardan sıyrılan bir portre yazımı.
Kitaplığım doldukça işçilere, ustalara derneklere bağışladım herşeyi, böyle üç kitaplık boşalttım, geride yalnızca her zaman okuyacaklarım kaldı. Bu Vasat Portre kitabı da, onlardan biri; tüm o rölyef kapaklı ve sonunda kapımdan çıkan Çok Satanlar'a inat.
Asırlarca tek bir aptalca sözüyle anımsanarak böylesi bir yaşama nasıl haksızlık edildiğini düşündürüyor size yazar; bunu kendisi, yazarak yapıyor, çünkü bu yaşam gerçekten özel bir yan taşımıyor; yazılanlar taşıyor yalnızca.
Bir genç kızın, politik niyetlerle birlikte bir uçtan kendi ailesi, bildikleri ve giysileriyle girdiği, içeride herşeyinden soyunarak, soydurularak kraliçe olacağı ülkenin öğrettikleri, yeni eşi ve giysileriyle çıkmak zounda kaldığı bir köşk sahnesiyle açılıyor her şey. Bunu bir film izlercesine görebiliyorsunuz, o genç kız ile birlikte siz de üşüyor, korkuyor, belki dehşete düşüyorsunuz. Yazarken soruyor size Zweig. Bambaşka bir kadına dönüşebilecekken, bambaşka bir kadına dönüşmesini izliyorsunuz. Bunun ardından az çok tahmin edilebilir bir hayata dalış, ama bunu, bizim filmlerden ve kurgulardan bildiğimiz bir kadın aptallığıyla yapmıyor oluşu şaşırtıcı. Ülke ve toplumdan uzak tutulan soylu kadınların gerçek yaşam kesitleri. Yine de, asla adı anılmamış ve anılmayacak olan bir adam en başından en sonuna kraliçenin ardında yer almıştır; yalnızca gölgesini hissediyorsunuz, öyle gizli âşık kokuları gelmiyor burnunuza. Aynı anda, bir kaosa sürüklenen ülke ve bir göz odaya sürüklenen, orada kitap okumaya başlayan bir kraliçe. Hiçbir şey yalan değil, o uydurma, buram buram seks kokan, yozluğun mest içinde anlatıldığı monarşi hayatlarından değil bu. Aptal zenginlerin cezalandırılmasıyle rahatlayarak bitmiyor hiçbir şey, Devrim'in en baştan kendini sorgulamasını izliyorsunuz. Kendisi intihar etmiş bir yazarın, on yıllarca sürdürdüğü, yine de uzun sürünce tadını yitiren hiçbir çalışmaya benzemeyerek onlardan sıyrılan bir portre yazımı.
Kitaplığım doldukça işçilere, ustalara derneklere bağışladım herşeyi, böyle üç kitaplık boşalttım, geride yalnızca her zaman okuyacaklarım kaldı. Bu Vasat Portre kitabı da, onlardan biri; tüm o rölyef kapaklı ve sonunda kapımdan çıkan Çok Satanlar'a inat.
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!