Kim demiş, ikinci başlangıçlardan hayır gelmez diye. Ağzımda hazır gıda tadı bırakan birkaç romandan sonra bambaşka çeşnilerin farkına varmış gurmelerin aşermesi gibi Dostoyevski'yi yeniden elime aldım. İlk başta, Rusçanın tüm o kendine özgü karmaşasıyla karşılaşıp yolumu kaybedince yarım bırakmıştım bu romanı. İsimleri not kağıdına yazarak yeniden elime aldığımda, köprünün altından akmış onca kitaba karşın, her sayfayı anımsadığımı gördüm. Bunun sebebi, Dostoyevski'nin cümlelerinin bir şiir gibi zihninize kazınmasıdır. Pek çok kitap okuyabilir, birbirine eş bir sürü cümleye denk gelebilir ve artık şaşırmayabilirsiniz, ama Fyodor Mihailoviç'in cümleleri için böyle bir durum sözkonusu değildir, rastlarsanız bu apaçık intihaldir. Çünkü onun cümleleri salt cümle değil, o sayfanın resmettiği bir yaşamdan yükselen sesler gibidir, ağızdan çıkar görünürler; oysa kitabın koca bir resme dönüştüğü anlardan birindesinizdir yalnızca. Bunu her detayı sayfalarca betimleyerek de yapma...
Kitaplar, geziler ve hayat