Kentlerin kalbi varsa, bu kentin kalbi çocukluğumdan beri geçip durduğum ama sanki yüzyıllardır oradaymış hissi veren Sakarya 'da olmalı. İş yerimin ve evimin yerleri nedeniyle artık çok sık geçemesem de her yolum düştüğünde beni bir başka etkiler. Bir akşamüstü, saatin akşam olmasına müsaade etmeyen bir güneşin eşliğinde sızlayan ayaklarım çıktı Sakarya yoluna. Sizi önce yoğun, yorgun nefesiyle karşılar burası. Nereye ne kadar lüks AVM'ler açılırsa açılsın, bu eski püskü yer hep kalabalıktır. Gelip geçen gençlik, ellerinde unutulmuş gazetelerle sağa sola seslenen gençlik, eskiden çöplerin yığıldığı şimdi kentsel dönüşüm ile yüzü yenilenen, estetik ameliyat geçiren binalar, sağda solda banklar hepsi de dolu, aşınmış heykeller... derken... Bir insan heykel. Bir maden işçisini canlandırıyor. Çevresinde insanlar. Bir müzik. Ama biraz ilgisiz, pop müzik. Uyandırılmak istenen şey güç ve sabır ise, uymayan bir müzik. Biraz ilerleyince ileride bir sahne kuruluyor. Acaba ne konser...
Kitaplar, geziler ve hayat