Üç günlük bir konferans için Kopenhag'a indiğimde beni 15 dakikada kent merkezine getiriverecek beş yıldızlı otelden hallice bir tren bekliyordu. Hava serindi, oysa Haziran ayıydı, sıcaktan kaynayan bir İngiltere'yi ardımda bırakıp gelmiştim. Metro sistemleri çok gelişmiş, herkes İngilizce konuşabiliyor, ama İngilizce bilgilendirme tabelaları hiç yok sokaklarda. Özellikle Ulusal Müzeyi ararken zorlandık, çünkü haritada bazı sokak isimleri de atlanmıştı. Danimarka pahalılık anlamında gerçek bir çılgınlık. Yüzlerce Kuron veriyorsunuz bir içeceğe, aslında birkaç sterlin ya da Liradan fazla etmiyor. I was welcomed with an underground train which was no different than a 5-star hotel suite when I landed Copenhagen for a 3-day conference. It was cold, although it was June; and I had left an England which was boiling behind me. Underground system is excellent, everyone can speak English fluently, however there were no signs in English anywhere. It made our lives hard e...
Kitaplar, geziler ve hayat