Ana içeriğe atla

DİRİLİŞ

Bir soylunun, bir kadına yaptığı haksızlığı, acemice ve idealistlikle de olsa düzeltmeye karar vermesi, lüks ve aza kanaat uçları arasındaki savaşımları, yıllarca sömürdüğü köylülere servetini dağıtmaya kalkışması ve kendi içbenliğinde ta gençken varolmuş tüm o fikirler, inançların ortaya çıkmasını okursunuz Diriliş'te.

Karanlık hapishanelerin, hücrelerin, kayıp suçluların, topraksız ve iyilikten de anlayamayacak kadar sömürülmüş köylülerin, ruhsuz, mutsuz asilzadelerin, yazarın kaşığıyla birbirlerine ağır ağır karışmalarını, iç içe geçmelerini, renk değiştirmelerini görürsünüz. Ortasından geçen koridorda bekçilerin bir aşağı bir yukarı yürüdüğü iki yanı parmaklıklı görüşme odalarından, içinden parfüm, şarap kokuları ve inci pırıltıları yükselen, ruhsal arınma vaazları verilen geniş ve aydınlık salonlara sürüklenirsiniz.

Nehliudov, hakkı yenmişlerin hakkını elde edebilmek için tüm o haksızların kapısını aşındırır, günümüz toplum ve adaletinden hiç de uzak olmayan bir görüntü sunar. Her biri içten bir uyanmaya karar vermedikleri sürece, tüm bu adaletsizlik ve dengesizliğin böyle devam etmesinin daha hayırlı olacağı, yoz sistemin düzeltilmeye çalışılmasının daha mide bulandırıcı, daha yıkıcı sonuçlar yaratacağı bir toplumdur karşınızdaki.


Bu kitabı cep boy olarak satılan versiyonundan okudum. Ve cep boyun, eserin kırpılıp ufacık bir şeye dönüştürülmesi demek olduğuna hiç ihtimal vermemiştim. Daha sonraları kitapçıda gezerken İş Bankası veya İletişim yayınlarındaki baskılarını gördüğümde şok oldum. Benim okuduğum bunların kötü bir özetiydi sadece. Çok önemli bir ders: üfürükten cep boy kitaplar aslında kırpılmış eserler olarak satılabilir sizlere. Tam eseri en kısa zamanda okuyacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze