"Örnek besteci, önder öğretmen." Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından 2009 yılında Onur Ödülü Altın Madalyası ile ödüllendirilen İlhan Baran'ın yaşam öyküsünü anlatan kitabın arkasındaki ifadelerden sadece ikisi. Bu yaşamı oldukça zengin bir şekilde, farklı kuşaklardan öğrencilerinin anlatımlarıyla, çok çeşitli belgeler ve seçme eserlerini içeren bir CD ile sunuyor bize Şefik Kahramankaptan.
Müziği çok seven, ancak müzik altayapısından gelmeyen benim gibi okurlar için çarpıcı bir deneyim oldu İlhan Baran'ın yaşam öyküsünü okumak. Bir müzikadamının hayatını önyargısız bir müziksever olarak ilgiyle okurken birkaç kere dilediğimi farkettim ki, keşke kendisiyle tanışabilmek kısmet olsaydı. Yaşamını yitirdiği gün, öğrencilerinden piyanist Fazıl Say bir internet gazetesinde bir yazı yayınladı ve yazısı şu ifadelerle başlıyordu:
Felsefeye, fizik ve kaos teorisine olan merakı, İngilizce ve Fransızca National Geographic dergilerini okuması ve öğrencilerine tavsiye etmesi gibi özelliklerinden, çok özgün bir eğitmen olduğu bellidir. Öğrencilerinin hepsinin de istisnasız belirttiği üzere, hepsinin çok yönlü olmalarını, kendilerini birey olarak yetiştirmelerini istemiştir.
Kitapta da bahsedilen, tek sesli-çok sesli müzik tartışmalarına yönelik belirgin - ve belki de bu tartışmanın tek gerçek çözümü olan- bakışı, nev-i şahsına münhasır özelliğini ortaya çıkaracak cinstedir. Bunu, yazarın kitabın sonuna eklediği, İlhan Baran'ın yazmış olduğu, müzisyen olmayan kişilerin de anlayabileceği makalelerden anlıyorsunuz. Ancak İlhan Baran, bu tartışmalarla çok vakit kaybetmeye gerek görmemiş olmalıdır - bu konudaki düşüncesi açık ve nettir. Farklı bir nokta olarak; kitapta İlhan Baran'ın konservatuvarda yaşadığı çekememezlikler, kuyu kazmalar ve haksızlıkları okuyunca, o zamandan bu zamana devlete ait eğitim kurumlarında farklı bir değer üretmek için çabalayan, fark yaratan insanlara bakış açısının neredeyse hiç değişmemiş olduğunu anlıyorsunuz.
Mutlu bir aile kurma şansına erişememiş, evinde hiçbir elektronik cihaz, internet hizmeti bulundurmamış, kitapları ve notalarıyla iç içe yaşamış bir müzik insanını, hiçbir kan bağı olmayan ve özenle yetiştirdiği o yılların çocukları, bugünlerin dünya ve ulus çapında başarıya ulaşmış müzisyenlerinden okumak daha da farklı bir mutluluk. Yazar bu konuda hiçbir emekten kaçınmayıp pekçok öğrencisinin İlhan Baran ile ilk bir araya geldikleri günden kendi kanatlarıyla uçmaya başladıkları yıllara kadar anlattıklarını bizlere aktarıyor.
Kitapta, İlhan Baran'ın öğrencilerine derslerde mutlaka tavsiye ettiği, veya kendisinin de gençlik yıllarında dinleyip dimağının başucuna yerleştirdiği, makalelerinde atıfta bulunduğu çok zengin bir yerli-yabancı eserler listesi de dipnotlar halinde sunulmuş. CD ekinde sunulan eserlere ek olarak, İlhan Baran'ın seçimiyle bir eserler okyanusundan süzülmüş bu eserleri de dinlemek bir müziksever için büyük bir şans. Ayrıca, bu değerli müzikadamının yaşamında kâh öğretmeni, kâh yol arkadaşı, kâh meslektaşı olarak adı geçen Türk ve yabancı müzik insanlarına yapılan her atıfta, birer dipnot olarak kısa bilgilere yer verilmiş. Bu konuda da üzerine düşen görevi yapıyor ve müzik tarihinde iz bırakmış büyük insanlara karşı vefa borcunu yerine getiriyor.
Müzisyenler, ama belki de özellikle müzisyen olmayan herkes için: yaşamaya değen emsalsiz bir hayatın, okumaya değen emsalsiz bir kitabı.
Kaynaklar
"Fazıl Say yazdı: Keşke herkes onu anlayabilseydi", Fazıl SAY, OdaTV haber sitesi, link: http://odatv.com/keske-herkes-onu-anlayabilseydi-2911161200.html
Osmanlı Müziğinden Çağdaş Müziğe, Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran, Yrd. Doç. Dr. Seyit YÖRE, Musiki Dergisi, websayfası, link: http://www.musikidergisi.net/?p=1840
Müziği çok seven, ancak müzik altayapısından gelmeyen benim gibi okurlar için çarpıcı bir deneyim oldu İlhan Baran'ın yaşam öyküsünü okumak. Bir müzikadamının hayatını önyargısız bir müziksever olarak ilgiyle okurken birkaç kere dilediğimi farkettim ki, keşke kendisiyle tanışabilmek kısmet olsaydı. Yaşamını yitirdiği gün, öğrencilerinden piyanist Fazıl Say bir internet gazetesinde bir yazı yayınladı ve yazısı şu ifadelerle başlıyordu:
Onun yalnızlığını Marquez bile anlayamayabilirdi "yüzyıllık yalnızlık"ı yazarken... 83 yıllık bu yalnızlığa biz öğrencileri şahidiz.Yüzyıllık Yalnızlık'taki kayıp ruhların aksine, tahmin ediyorum ki İlhan Baran, hayatının müzik ile yoğrulmaya başladığı erken zamanlarından kendisini kaybettiğimiz güne kadar, ne istediğini, ne yapacağını son derece kararlılıkla bilen bir kişiydi. Sadece içinde bulunduğu çevreler, kent, kültür anlayışından, sanata bildik yaklaşımlardan daha farklı bir noktadaydı, dünyaya ve müziğe bakış açısı evrensel ve kucaklayıcıydı. Bilinçliliği, kararlılığı, prensiplerinden ödün vermeyişiyle de çevresiyle arasında bazı kişilerin aşamayacağı bir uçurum oluşmuş olmalıdır - yine de onu tanıyan, seven, hassasiyetlerini bilen, müziğe değer veren ve değerini yükseltmeye çabalayan herkes ile sıcak bir iletişimi olduğu, öğrencilerinin anlattıklarından anlaşılmaktadır.
Felsefeye, fizik ve kaos teorisine olan merakı, İngilizce ve Fransızca National Geographic dergilerini okuması ve öğrencilerine tavsiye etmesi gibi özelliklerinden, çok özgün bir eğitmen olduğu bellidir. Öğrencilerinin hepsinin de istisnasız belirttiği üzere, hepsinin çok yönlü olmalarını, kendilerini birey olarak yetiştirmelerini istemiştir.
Kitapta da bahsedilen, tek sesli-çok sesli müzik tartışmalarına yönelik belirgin - ve belki de bu tartışmanın tek gerçek çözümü olan- bakışı, nev-i şahsına münhasır özelliğini ortaya çıkaracak cinstedir. Bunu, yazarın kitabın sonuna eklediği, İlhan Baran'ın yazmış olduğu, müzisyen olmayan kişilerin de anlayabileceği makalelerden anlıyorsunuz. Ancak İlhan Baran, bu tartışmalarla çok vakit kaybetmeye gerek görmemiş olmalıdır - bu konudaki düşüncesi açık ve nettir. Farklı bir nokta olarak; kitapta İlhan Baran'ın konservatuvarda yaşadığı çekememezlikler, kuyu kazmalar ve haksızlıkları okuyunca, o zamandan bu zamana devlete ait eğitim kurumlarında farklı bir değer üretmek için çabalayan, fark yaratan insanlara bakış açısının neredeyse hiç değişmemiş olduğunu anlıyorsunuz.
Mutlu bir aile kurma şansına erişememiş, evinde hiçbir elektronik cihaz, internet hizmeti bulundurmamış, kitapları ve notalarıyla iç içe yaşamış bir müzik insanını, hiçbir kan bağı olmayan ve özenle yetiştirdiği o yılların çocukları, bugünlerin dünya ve ulus çapında başarıya ulaşmış müzisyenlerinden okumak daha da farklı bir mutluluk. Yazar bu konuda hiçbir emekten kaçınmayıp pekçok öğrencisinin İlhan Baran ile ilk bir araya geldikleri günden kendi kanatlarıyla uçmaya başladıkları yıllara kadar anlattıklarını bizlere aktarıyor.
Kitapta, İlhan Baran'ın öğrencilerine derslerde mutlaka tavsiye ettiği, veya kendisinin de gençlik yıllarında dinleyip dimağının başucuna yerleştirdiği, makalelerinde atıfta bulunduğu çok zengin bir yerli-yabancı eserler listesi de dipnotlar halinde sunulmuş. CD ekinde sunulan eserlere ek olarak, İlhan Baran'ın seçimiyle bir eserler okyanusundan süzülmüş bu eserleri de dinlemek bir müziksever için büyük bir şans. Ayrıca, bu değerli müzikadamının yaşamında kâh öğretmeni, kâh yol arkadaşı, kâh meslektaşı olarak adı geçen Türk ve yabancı müzik insanlarına yapılan her atıfta, birer dipnot olarak kısa bilgilere yer verilmiş. Bu konuda da üzerine düşen görevi yapıyor ve müzik tarihinde iz bırakmış büyük insanlara karşı vefa borcunu yerine getiriyor.
Müzisyenler, ama belki de özellikle müzisyen olmayan herkes için: yaşamaya değen emsalsiz bir hayatın, okumaya değen emsalsiz bir kitabı.
Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran
Şefik Kahramankaptan
Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Yayınları
Onur Ödülü Altın Madalyası Sahipleri Dizisi: 22
Ankara, Aralık 2010
424 sayfa
Kaynaklar
"Fazıl Say yazdı: Keşke herkes onu anlayabilseydi", Fazıl SAY, OdaTV haber sitesi, link: http://odatv.com/keske-herkes-onu-anlayabilseydi-2911161200.html
Osmanlı Müziğinden Çağdaş Müziğe, Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran, Yrd. Doç. Dr. Seyit YÖRE, Musiki Dergisi, websayfası, link: http://www.musikidergisi.net/?p=1840
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!