Cevdet Bey ve Oğulları'ndan sonra Orhan Pamuk'un en beğendiğim romanı. Türkiye'nin sosyokültürel yapısının çok geniş bir panoramasını sunuyor bizlere, ve gençliğin, yetişkinliğin tüm hassasiyetleri, hedefleri, arzuları, hayal kırıklıkları bozacı-yoğurtçu Mevlut ve çevresindekilerin hayatlarını izlerken kâh farkettirmeden kâh belirgin bir şekilde değişen İstanbul içinde yoğrularak anlatılıyor.
İstanbul'a gelmiş iki kardeşten birinin oğlunun köyden kız kaçırmasıyla başlar hikâye. Köyden kente gelip arsa çeviren, gece-kondurup içine giren aileler size İstanbul'un bugünkü halinin tarihini anlatır. Üstelik kâh Mevlut, kâh amcaoğulları, hanımları, kâh arkadaşı Ferhat sözü alacaklardır. Sanki hepsiyle olaylar yaşandıkça bir araya gelip konuşur gibisinizdir, onlar anlatırlar, bazen de birbirlerine cevap verir gibi kendilerini savunurlar.
1960'lardan 70'lerdeki çalkantılara, sağ-sol çatışmalarından 1980 darbesine bir toplumun yaşamının değişimini bu sokak sokak gezen satıcıların gözlerinden anlatıyor kitap. Daha sonra akıp geliveren 90'lar ve beraberinde getirdiği kültürel değişimler, sokak satıcılığının zorlaşırken bir şehrin mimarisinin değişmesi, apartmanların ortaya çıkmaya başlamasıyla ortaya çıkan tarikatçılık, aşırı zenginler, pavyonlar, gece kulüpleri, köyden gelip akıllılık ederek yükünü tutanlar ve tutamayan garibanların çaresizlikleri... Ve İstanbul depremi...
Yükselen dini görüşle birlikte değişen siyasi ve toplumsal dengeler içinde Mevlut, amcaoğulları, karıları ve çocuklarının ayakta kalma veya daha da yükselme çabaları... Günümüze yaklaştıkça bahsedilen şeyler size tanıdık gelecek; kaçak kat çıkılan gecekonduların yerinde kuleler, towerlar, alışveriş merkezleri ...
Azla yetinmeyi gömüldüğü tozlu sayfalardan tekrar çıkaran, azla yetinebilirken mutluluğun resmini çizen, hayallerindeki aşk tanımlarını ararken tükenen herkese yıllar yılı tüm varlığınla sevmenin nasıl mümkün olabileceğini anımsatan bir roman.
İstanbul'a gelmiş iki kardeşten birinin oğlunun köyden kız kaçırmasıyla başlar hikâye. Köyden kente gelip arsa çeviren, gece-kondurup içine giren aileler size İstanbul'un bugünkü halinin tarihini anlatır. Üstelik kâh Mevlut, kâh amcaoğulları, hanımları, kâh arkadaşı Ferhat sözü alacaklardır. Sanki hepsiyle olaylar yaşandıkça bir araya gelip konuşur gibisinizdir, onlar anlatırlar, bazen de birbirlerine cevap verir gibi kendilerini savunurlar.
1960'lardan 70'lerdeki çalkantılara, sağ-sol çatışmalarından 1980 darbesine bir toplumun yaşamının değişimini bu sokak sokak gezen satıcıların gözlerinden anlatıyor kitap. Daha sonra akıp geliveren 90'lar ve beraberinde getirdiği kültürel değişimler, sokak satıcılığının zorlaşırken bir şehrin mimarisinin değişmesi, apartmanların ortaya çıkmaya başlamasıyla ortaya çıkan tarikatçılık, aşırı zenginler, pavyonlar, gece kulüpleri, köyden gelip akıllılık ederek yükünü tutanlar ve tutamayan garibanların çaresizlikleri... Ve İstanbul depremi...
Yükselen dini görüşle birlikte değişen siyasi ve toplumsal dengeler içinde Mevlut, amcaoğulları, karıları ve çocuklarının ayakta kalma veya daha da yükselme çabaları... Günümüze yaklaştıkça bahsedilen şeyler size tanıdık gelecek; kaçak kat çıkılan gecekonduların yerinde kuleler, towerlar, alışveriş merkezleri ...
Azla yetinmeyi gömüldüğü tozlu sayfalardan tekrar çıkaran, azla yetinebilirken mutluluğun resmini çizen, hayallerindeki aşk tanımlarını ararken tükenen herkese yıllar yılı tüm varlığınla sevmenin nasıl mümkün olabileceğini anımsatan bir roman.
Kafamda Bir Tuhaflık
Orhan Pamuk,
YKY Yayınları, 3. baskı 2015
466 sayfa
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!