Ana içeriğe atla

Bir Huzurla Geldi Kar...

Huzur, en sık bahsettiğim. Pekçok sanat eseri aksini arasa da; hep aksinin ilgi getireceği düşünülse de... Şimdiye kadar hep huzur veren şeylerden bahsedildi. Huzur veren kitap, müzik, insan... Oysa unuttuk ki, huzur bizim içimizden gelir. Bu bahsettiklerimiz sadece aracıdır. İçinizdedir ve çıkmak için davetinizi bekler.

Geçen haftalarda, günlerce, böyle bir doğa parçasının içindeydim. Çocukluğumuzda biz karı bozmaya çalışırdık, ne araba üstlerinde ne çam dallarında bırakmazdık. Bu sefer neredeyse kendim bir kardan adama dönüşerek, Sessizlik ile yürüdük. Parlayan bir ağaç, dalında minicik narlar gördük.

Huzur ile karşılaşma günlerime ait bir şey daha: cep telefonum günlerce, saatlerce kapalı. Hayatım artık daha bana ait.

Günlerce, internete bir dakika bile bakmadan çalıştım. E-card değil, bir sürü kart yolladım. Ta öte kıtalardan yanıtlar geldi elime.

Ben hep elektrik gitse de, gökteki yıldızları daha çok görebilsek diye arzu ederdim çocukluğumdan beri. Hiç değişmedim. Yine elektrik kesilsin, telefonsuz internetsiz kalalım da, salt yıldızların ışığı altında huzurla göğe bakalım..

 © 2012 Fotoğrafların her hakkı saklıdır.





Yorumlar

  1. Ah rüya gibi görünüyor. Ben incecik tabaka haline dokunabildim. Lapa lapasını görmedim. Çok özlemişim, kar temizler kötü olan ne varsa götürür gider bembeyaz, tertemiz, tazelesin bizi :)

    YanıtlaSil
  2. ODTÜ'deydi, tam bir sessizlikti arınmaydı... Bugün de yağdı, yine birikmiş olmalı:)

    YanıtlaSil
  3. Serracığım merhaba,
    Gerçekten güzel huzur verici kar resimleri bunlar,
    Hepsinden önemlisi ayak izleri bulunmayan…
    Teşekkür ederim.

    Şencan Öztürk

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel yazmışsın, bloguna baktım ve bakıyorum hala, ne içten bir blog, tam anlamıyla blog... Fotoğraftaki demir sandalyeler ve masası küçükken bizim bahçede de vardı, aldı götürdü beni o günlere bir tuhaf oldum... Öpüyorum...

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim, ne kadar ince bir yorum bu. :) Her zaman beklerim, yazdığım birkaç kelimenin size hep ışıltı vermesi dileğiyle..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze...