"30'lu yaşlarda yeniden Gülün Adı" isimli kış kitapları hareketime 1. Gün yazısının ardından 2. Gün yazısıyla devam ediyorum.
Bu 2 Gün'e dair okumalarımdan, yazarın romanın merkezine kitaplığı koyma fikrimden ayrılarak, kitaplığın içine romanı koyduğu sonucuna vardım. Öncelikle kitaplığın düzenlenişiyle romanın yapısı birbiriyle bağlı. Roman 7 Gün'ü anlatıyor ve kitaplık da birbirinden ayrılmış 7 duvarla betimleniyor.
Kitaplığın başlangıç noktasıyla, kahramanların sıklıkla ilk şüphelerine dönüşü de paralel.
Yasak katın labirentindeki kimi odalar tek yöne açılan, penceresiz ve levhasız, bir yere ulaştırmayan odalar. Bana bunlar bu ölümlerle ilişkisi olmayan rahipleri çağrıştırdı; kimilerinin bu cinayetlerle hiç ilgisi yok ve tekrar anılmıyorlar, manastırda yaşayan ve tamamının tanıtılmadığı kişiler bunlar. Bu penceresiz ve anonim odalarda kahramanlarımız bir süre vakit kaybediyor.
Penceresi ve birden çok kapısı olan odalar ise adları sıkça geçen ve birbirleriyle, cinayetlerle bağlantılı olan kişiler. Her bir pencere yolu farklı şekilde -ve bazen yanlış yönden- aydınlatıyor.
Yollarını şaşırarak labirentte kayboluşları, birbirine benzer söz ve davranışlar gösteren bu rahiplerden yok yere günlerce kuşkulanmalarını anıştırıyor. Bu rahipler aynı anda birkaç yöne açılan odalar gibi değişkenler.
Kitaplıkta bulunan değerli eserlerden İslâm âlimlerinin yapıtlarının övgüyle sayılması gururumu okşamadı değil. 1300'lü yıllarda Hristiyan rahipler kadar İslâm âlimleri de çok okuyup yazan, ilme çok önem veren değerli insanlardı. Botanik, fizik, optik, astronomi gibi pekçok bilim dalıyla ilgilenirlerdi ve bugünkü -inancı farketmeksizin- din sorumluları gibi dünyadan ve doğadan habersiz, karanlık, geri oldukları düşünülmezdi. Kitabın ufkunuzda oluşturduğu bir aydınlık düşünce de bu aslında. Dinle daha çok yoğrulan insanların, -Tanrıbilim, ilâhiyat dışında- doğa ve hayat ile, diğer ilim dalları ile uğraşmak için daha çok ve daha geçerli sebepleri olduğunu düşündürüyor size.
devamı da var:
Gülün Adı - 3. Gün
Bu 2 Gün'e dair okumalarımdan, yazarın romanın merkezine kitaplığı koyma fikrimden ayrılarak, kitaplığın içine romanı koyduğu sonucuna vardım. Öncelikle kitaplığın düzenlenişiyle romanın yapısı birbiriyle bağlı. Roman 7 Gün'ü anlatıyor ve kitaplık da birbirinden ayrılmış 7 duvarla betimleniyor.
Kitaplığın başlangıç noktasıyla, kahramanların sıklıkla ilk şüphelerine dönüşü de paralel.
Andrea Miniatures |
Penceresi ve birden çok kapısı olan odalar ise adları sıkça geçen ve birbirleriyle, cinayetlerle bağlantılı olan kişiler. Her bir pencere yolu farklı şekilde -ve bazen yanlış yönden- aydınlatıyor.
Yollarını şaşırarak labirentte kayboluşları, birbirine benzer söz ve davranışlar gösteren bu rahiplerden yok yere günlerce kuşkulanmalarını anıştırıyor. Bu rahipler aynı anda birkaç yöne açılan odalar gibi değişkenler.
Kitaplıkta bulunan değerli eserlerden İslâm âlimlerinin yapıtlarının övgüyle sayılması gururumu okşamadı değil. 1300'lü yıllarda Hristiyan rahipler kadar İslâm âlimleri de çok okuyup yazan, ilme çok önem veren değerli insanlardı. Botanik, fizik, optik, astronomi gibi pekçok bilim dalıyla ilgilenirlerdi ve bugünkü -inancı farketmeksizin- din sorumluları gibi dünyadan ve doğadan habersiz, karanlık, geri oldukları düşünülmezdi. Kitabın ufkunuzda oluşturduğu bir aydınlık düşünce de bu aslında. Dinle daha çok yoğrulan insanların, -Tanrıbilim, ilâhiyat dışında- doğa ve hayat ile, diğer ilim dalları ile uğraşmak için daha çok ve daha geçerli sebepleri olduğunu düşündürüyor size.
devamı da var:
Gülün Adı - 3. Gün
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!