Ana içeriğe atla

Macellan - Zweig Maratonu I


Stefan Zweig'ın yazdığı biyografik metinlere hayranımdır, Marie Antoinette ile başlayan, Joseph Fouche ile süren bu merakım Balzac ile doruğa ulaşmıştı. Bu sefer, insanlık için çok önemli bir şeyi gerçekleştirecek olan ve bunun için ulusal kimliğini bir kenara bırakmak zorunda kalan Ferdinand Magellan'daydı sıra.

Zweig müthiş araştırmacılığıyla bu kitabında da ağzınızı açık bırakıyor, ilk önce insanlığın eski zamanlardan kalma dünya haritaları ve korkularıyla tıkanıp kaldığı bir çağa götürüyor bizi. Dünyanın ucuna asla gidilemeyeceğinin, denizlerin bir yerde son bulduklarının sanıldığı, ne Amerika ne Brezilya kıtasının, uzak doğu adalarının bilinmediği dönemlere.

Müslümanların henüz ayak basmamış olduğu bâkir ülkeler, adalar ve medeniyetleri keşif için yola çıkan Avrupalıların, çok dostça ve misafirperverlikle karşılandıkları yerleri topraklarına katmak için nasıl hile ve barbarlıklara başvurduklarını da tarafsızca anlatır Zweig. Bu bilgileri aktarmak için devlet arşivleri ve denizcilerin resmî günlük ve belgelerinden faydalanır. Bana göre pekçok tarih kitabından daha kapsamlıdır. Zweig, gemi kaptanlarının notlarıyla gerektiğinde başka referanslar ve tayfa günlüklerini de kullanır, birbiriyle uyumsuz görünen tarih, yer ve olayları da ayıklayarak bir tarihçi titizliğinde onun tarzına yakışan bir çalışma ortaya çıkarır. Zweig her yapıtında olduğu gibi kahramanının duygu durumlarını, anlaşılabilir huylarını, zihninden geçenleri de ifade etmeye önem verir. Dolayısıyla coğrafi ve tarihi bilgilerin listelendiği bir kitaptan ziyade, belli koşullarla çevrelenmiş bir insanın neler yapabileceğine dair bir anlatı okursunuz.

Kitabın içi o zamandaki deniz seyahatleriyle edinilen bilgiler ışığında yapılmış gravürlerle,  denizcilerin portreleriyle, keşfedilen yerlerdeki egzotik kuş ve meyveleri, yerlileri Avrupalılara betimleyen resimlerle dolu.

Macellan, kendi kralının ona kulak asmamasıyla kafasındaki müthiş proje için İspanya Kralına başvurmak zorunda kalan, bu nedenle kendi vatandaşları tarafından yakalanırsa başına ödül konan, ketum bir asker ve denizcidir, gittiği yerleri hiçbir zaman kan dökmeden İspanya topraklarına katmaya çalışan bir Portekizlidir. Ne var ki yola birlikte çıktığı beş kalyon içerisinde kendisine karşı tuzaklar planlanmaktadır, âsilerle uğraşmayı düşünmesinin gerekmediği günlerde ise uçsuz bucaksız okyanusta kıtlık ve hastalıklar ile uğraşacaktır.

Sadece yetişkinlerin değil, dünyanın çevresinin keşfedilişini öğrenmek için çocukların da okuması gereken bir biyografi.

Macellan - Bir İnsan Bir Yaşam
Stefan Zweig
Çev.: Zehra Aksu Yılmazer
Can Yayınları, 2. basım Haziran 2013, 291 sayfa




İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze...