Ana içeriğe atla

Kitap Bağışı - Anadolu İlkokulları

Kitap biriktirmek, evlâdiyelik takı biriktirmek gibi düşünülebilir; ama her birikim gibi, bir yüke dönüşebilir ve mahrumiyet içerir: fazla iyelik nedeniyle, başkalarının ondan mahrum kalmasına.

Anadolu'daki bir ilkokulun sınıf öğretmeninin hikâye kitaplarına çok ihtiyacımız var diye yazmasıyla, ayrı bir söz vererek, yaş seviyesine göre çocuk kitapları bağışına başladık.

Kente kitap fuarının gelmesiyle, yayınevleriyle anlaşmaya başlayınca iş gerçekten büyüdü. Kırmızı Kedi, İş Bankası Kültür Yayınları ve ODTÜ Yayınları bu konuda en sevdiklerimiz.

Ortaokul-liselere kitap seçimi daha zor: klasikler, biyografik, sanatsal, tarihi, felsefi, gezi, bilimsel kitaplar hattâ yemek kitapları bir yana, edebi eserler gelgitli ruhhalleri ve girdapları çok satan yazarlarla, moda diye bazı akımlar, ilginçlik olsun diye aşırı uydurmacılıklar yüzünden çocuklara, gençlere bağışlanabilecek gibi değil.

Bir kitap alırken, bunu ileride bir çocuk, veya genç, okuyabilir mi, diye düşünme alışkanlığı kazanıyor insan (bunu yazarlar da düşünse, daha az-öz bir kitap birikimi oluşacak).

Anadolu'nun en uzak köy okullarına sadece PTT kargo gidiyor ve kitap sitelerinin özel kargo şirketleri kitapları getirince onların PTT'ye verilmesi gibi bir ara aşama var. Bunu genellikle çağrıya katılan dostlarla yapıyoruz ve takip ediyoruz.

Tek kişi okumasın, demiştim bir öğrencime. Çocuklarıma kalsın istiyorum, demişti. Yarın ne olacağımız belli mi, diye sormuştum ben de. Karamsarlıktan değil, tam tersine umutla. Belki başka bir kente gideceğiz veya hiçbir şeyi yanımıza alamayacağız - o an, kaderimi dilimle çizdiğimi bilmiyordum.

Şimdi, bir aylık bir aradan sonra, yine bir bağış girişimi başlatıyoruz. Arzu edenler benimle özelden iletişime geçebilirler. Gönüllüler, katkıları, okul isim-adresleri ve öğretmen bilgileri saklıdır. Bu her bağışta olduğu gibi, sadece bir duyuru yazısıdır.


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze