Ana içeriğe atla

Berger'in Penceresinden Herşeye Tutunmak

"Günümüzde iktidar sahiplerinin ve medyanın kullandığı tarzda geleneksel sözcüklere bağlı kalmak, çevredeki bulanıklığa ve harabiyete katkıda bulunmaktan başka bir işe yaramaz. Bundan sessiz kalmak gerektiği anlamı da çıkmamalı. İnsanın katılmak istediği sesleri seçmesi demektir bu."

Bu yazı dün yazılmış olsaydı günümüzü daha isabetli ifade edemezdi, ancak Mayıs 2004'te yazılmıştır, Berger'in kendi deyimiyle, tarihsel Duvar Çağı'nda. Berlin Duvarı'ndan sonra her yerde inşa edilen duvarlar: betondan, bürokratik, ırkçı; ekinlerin ıslahından sağlık hizmetlerine kadar her alanı kat eden duvarlar.

Kıymetini Bil Herşeyin, alt başlığın ne ön ne arka kapakta verilmemesi ve kapak fotoğraf seçimiyle tam bir kişisel gelişim kitabı havasına büründürülmüş, oysa Irak Savaşı'ndan Filistin'e, Londra saldırısından Hiroşima'ya dek, savaş güçlerine ve siyasetine, G8 dogmasına ve zulme güçlü bir eleştiri kitabı. Hepsine aynı yerden bakıyor: ne zalim, ne muktedir, fakat insan olmanın penceresinden..

Özgün başlığın tam çevirisinin Kıymet Bilmek olduğundan da emin değilim, kitabın yapısı içinde insanların yapmaya çalıştığı ve Berger'in de onlardan ilhamla aktardığı şey, Hayata, Herşeye Tutunmaktır. Yarım verilmiş bir başlık ve seçilmiş bir fotoğraf ile, herşey nasıl farklılaştırılır, algılarla nasıl oynanabilir görmek için iki baskının görselini veriyorum.

"Bir yanda, akla hayale gelebilecek her türlü teçhizat, kefensiz savaş rüyaları, medya, bolluk, sağlık güvencesi, parıltılı hayatın parolaları. Öte yanda, taşlar, yetersiz erzak, kavgalar, intikamın şiddeti, salgın hastalık, ölümü kabullenmek ve bir geceyi -ya da bir haftayı- daha birlikte geçirebilme kaygısı."


Berger Haziran 2002'de yazdığı Irak Savaşı eleştirisini, 1945'teki Hiroşima'nın bombalandığı zamanlar ile paralel götürüyor, iki savaşı aynı pencereden izlemek gerçekten müthiş bir fark yaratıyor: "1946'da ABD stratejik Bombardıman Araştırması, Japonya'nın, atom bombaları atılmasaydı da teslim olacağı sonucuna varıyor."

Berger 2003'te ziyaret ettiği Ramallah'ta Filistinli ailelerle geçirdiği zamanları yazdığı, bence en çarpıcı yazılarından biri olan Taşlar'da, "Polonya, Galiçya ve Avusturya-Macariston İmparatorluğu'nda yaşamış ecdadımdan(...) bir figür olarak işte buradayım," diye yazmıştır, "İsrail Devleti'nin (ve kuzenlerimin) topyekûn saldırısı yüzünden feci ıstıraplara katlanmak zorunda kalanların haklı davasıyla özdeşleşiyorum tereddütsüz."


Kıymetini Bil Herşeyin
Hayata Tutunma ve Direnişe Dair Notlar
John Berger, çev. Beril Eyüboğlu
Metis Yayınları, 2008
146 sayfa
Özgün adı: Hold Everything Dear
Dispatches on Survival and Resistance


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze