Ana içeriğe atla

Guermantes Tarafı

Bu kitabı, hakkında yazacağım yazıyla ilgili zihnime en ufak bir şey gelmeden okudum. Belki de böylesi daha iyidir, bir yazar gözlüğüyle değil, bildik bir okur gözlüksüzlüğüyle okursunuz. Alıntılamak bir yana, aynen koymak isteyeceğiniz nice cümle ve hatta paragraf görürsünüz, ama o anda kitabı elinizden bırakıp, bilgisayarın başına geçip yazmanız imkânsızdır; çünkü bu o sayfayı bırakıp gitmek, o dünyadan çıkmak demektir: Guermantes Tarafının dünyasından. İşin aslı, bu kitap başka bir şekilde yazılmıştır, yazarı, kullandığı kelimeler aynı olmasına rağmen.

Guermantes ailesinin kiraya verdiği bir evde yaşamaya başlamasıyla yazar, bir soylu olmamasına rağmen önce Guermantes Düşesi, ardından Dükü, onun ardından düşesin kuzini olan Guermantes Prensesi, onun kocası olan Prens derken, gerçek anlamıyla sosyete salonlarına girer. Tüm soylular, ona nadide bir elmas tanesiymiş gibi davranır, oysa ciltler boyunca kendisiyle ilgili tek bir övünç cümlesi okumamışsınızdır, hatta daha ziyade narin, hastalıklı bir çocuktur.

O yıllarda patlak veren Dreyfus olayı ve davası, siyasi bir olay olmaktan çıkıp toplumsal bir bölünmeye yol açmıştır. Pekçok aile, Yahudi aleyhtarlığını savunmakta, kimileriyse bunu ordu düşmanlığına vardırmaktan imtina etmekte, Dreyfus taraftarlığını seçen birkaç soylu ciddi şekilde dışlanmaktadır. Yazarın bu konudaki fikrini anlamamız mümkün değildir. Bununla birlikte davanın yeniden görüleceğine dair gelişmeler kimi soyluların fikirlerini dramatik bir biçimde değiştirmesine sebep olur.

Sosyetede yer edinmiş bir Alman diplomatı, daha o zamandan 1. Dünya Savaşı'nın tohumlarının ekilmeye başladığını dikkatli okuyucuya sezdirir. DAha da dikkatli okuyucular, burada 2. Dünya Savaşı'nın temelini oluşturacak fikirleri de sezeceklerdir.

Swann'ların Tarafı nasıl bir çocuğun narin kalbiyle, Çiçek Açmış Gençkızların Gölgesinde nasıl çiçek açan bir delikanlının hassas yüreğiyle yazılmışsa, Guermantes Tarafı da büyümüş ve kayıplar yaşamış bir genç adamın kendinden emin tekbaşınalığı ile yazılmıştır. Tek başınadır, yerini kendi edinmektedir, ve bunun için tuhaf oyunlar, kaprisler, numaralar ve kaypaklıklar yapması gerekmez. Çeşitli hayranlar edindiği gibi, çeşitli düşmanlar da edinir; ve bu kişiler de ilerleyen zamanda, birbirleriyle yer değiştirir. Guermantes Tarafında herkesin bir amacı vardır, iyi veya kötü, amacı olmayanlarınsa bilinmeyen dertleri, bilinen dertleri olanlarınsa, bu tarafta en parlak bir şekilde yaşama, adını sürdürmeye devam etme çabası vardır.




Marcel Proust, Guermantes Tarafı - Kayıp Zamanın İzinde I. cilt, 
s. 961-1548, Temmuz 2010. 
çev. Roza Hakmen, YKY/Delta Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze