Aşk ıstırapları ve bilmecelerin çözümü olan 4. Gün'den sonra, Papa temsilcileri ile Minoritlerin heyetleri bir araya gelirler
ve sonu gelmez bir tartışmaya tanık olursunuz. Sanki tek bir Güce hizmet etmeye
yeminli kişiler değil, düşmanlar bir araya gelmiş gibidir.
Hepsi aynı kutsal yaşam öykülerini okumuş, tüm dünya halklarının kendi
inanışlarına kavuşmasından başka hırsları olmayan bu kişiler müthiş bir
kavgaya tutuşurlar.
Benzer durumun tüm İnanışlarda yaşandığını, yaşanmakta olduğunu da bilerek bunca ayrıklığın, doğurduğu sonuçların üzerinde düşündürür sizi bu bölüm. Kilise'nin ve onun erkinin altında birileri kitapları yeniden ve kendilerince yorumlayarak ortaya çıkarlar, vaazlar vererek köyleri dolaşmaya başlarlar, köylüler ve din adamlarından yandaşlar toplayarak diğerlerinin dikkatini ve nefretini üzerlerine çekerler. Fazla güçlenirse başları ezilir, silinip giderlerse erk sahiplerince ileride kötü örnekler olarak anlatılırlar. Bu sahnede izlediğimiz ise henüz başı ezilememiş bir tarikatın öne sürdüklerinin çürütülmeye, savunucularının yıldırılmaya çalışıldığı bir aşamadır.
Dinler ve Dinler Tarihi üzerine okumuş ya da düşünmüş, veya meraklı birisi için tanıdık, ilk kez bu alana adım atan birisi için korkutucu gözükmekle birlikte içgüdüsel olarak ilerleyebileceği sorularla bezeli bir düşünsel yol doğuyor aklınızda. İçgüdüsel, çünkü her insanın, kutsal kitaplarda belirtildiği gibi, İnanca dair bir altyapısı, veya zemini vardır. Üzerine bir şey inşa edilmiş olsun olmasın.
Din ile birlikte felsefe de mutlaka işin içine karışıyor, neye inanırsak inanalım, neye inanmak istersek isteyelim, herkes için ortak sorulardır bunlar. Sorduran olay ve konuşmaların kurgusal olmalarına rağmen sordurdukları şeylerin bu kadar yere basar özellikte olmasını sağlayan şey yazarın dehasıdır ve övülmesi gerekir.
Bu kısımda alelacele kurulan bir mahkemenin sorgu biçimiyle, insan iradesinin
getirilebileceği nokta akıldışıdır. Eco, okuyana da bir vicdan mahkemesi
kurdurur aslında. Yaftanın adaleti sağlamayla bir tutulması, üstelik
bunun En Adil Olan adına yapılması daha da düşündürücü, ironiktir. Tüm
dinlerin temelindeki, hassasiyetle, işkencesiz bir şekilde hakkı
sağlamanın gözden kaçırılmasının inanış üzerindeki yıkıcı etkisi, hem
okuyucu üzerinden hem de romandaki kişiler üzerinden, yadsınamaz.
dahası da var:
Gülün Adı - 6. Gün
Benzer durumun tüm İnanışlarda yaşandığını, yaşanmakta olduğunu da bilerek bunca ayrıklığın, doğurduğu sonuçların üzerinde düşündürür sizi bu bölüm. Kilise'nin ve onun erkinin altında birileri kitapları yeniden ve kendilerince yorumlayarak ortaya çıkarlar, vaazlar vererek köyleri dolaşmaya başlarlar, köylüler ve din adamlarından yandaşlar toplayarak diğerlerinin dikkatini ve nefretini üzerlerine çekerler. Fazla güçlenirse başları ezilir, silinip giderlerse erk sahiplerince ileride kötü örnekler olarak anlatılırlar. Bu sahnede izlediğimiz ise henüz başı ezilememiş bir tarikatın öne sürdüklerinin çürütülmeye, savunucularının yıldırılmaya çalışıldığı bir aşamadır.
Dinler ve Dinler Tarihi üzerine okumuş ya da düşünmüş, veya meraklı birisi için tanıdık, ilk kez bu alana adım atan birisi için korkutucu gözükmekle birlikte içgüdüsel olarak ilerleyebileceği sorularla bezeli bir düşünsel yol doğuyor aklınızda. İçgüdüsel, çünkü her insanın, kutsal kitaplarda belirtildiği gibi, İnanca dair bir altyapısı, veya zemini vardır. Üzerine bir şey inşa edilmiş olsun olmasın.
Din ile birlikte felsefe de mutlaka işin içine karışıyor, neye inanırsak inanalım, neye inanmak istersek isteyelim, herkes için ortak sorulardır bunlar. Sorduran olay ve konuşmaların kurgusal olmalarına rağmen sordurdukları şeylerin bu kadar yere basar özellikte olmasını sağlayan şey yazarın dehasıdır ve övülmesi gerekir.
di Silvano Paiola |
dahası da var:
Gülün Adı - 6. Gün
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!