Ana içeriğe atla

Halil Cibran: Ermiş

Özgün ismi The Prophet (İng. Peygamber) olarak çevrilebilirse de, tepkilerden çekinilerek (kurgu olması nedeniyle) Ermiş başlığıyla yayınlanmış olduğunu tahmin ediyorum. Lübnan asıllı Amerikalı filozof, şair  Halil Cibran'ın internette karşınıza çıkan pekçok özlü sözünün esas kaynaklarından biri.

Cibran'ın metinlerinde evrenselliğe yönelik bir meyil hep var, görünen'in ardındakilere fazlasıyla eğilen bir düşünce adamı. Uzun betinlemelerden bir şair olarak uzak duruyor, her ifadesi potansiyel birer dize sayılabilir. Kitaptaki her başlık en evrensel duygulara ve durumlara hitap ediyor: aşk, evlilik, çocuklar, vermek, çalışmak, sevinç ve keder, suç ve ceza, dua, özgürlük, akıl ve tutku üzerine...

On yıllardır beklediği geminin limanda gözükmesiyle yaşadığı toplumdan ayrılma vakti gelen bir kişiye veda etmek üzere toplanan halkın, ona son kez bahsetmesini istedikleri başlıklar ile bölümleniyor kitap.

Aşk kendinden başka bir şey vermez ve kendisinden gayrı bir şey almaz. Çünkü yalnız aşk aşka yeter. 

Zannetmeyin ki aşkın akışına yön verebilirsiniz, çünkü aşk, eğer sizi buna değer bulursa, kendiyle birlikte sizi de akıtır gider.


Elvan Aytekin'inin çevirisini burada kutlamak gerekiyor. Çok genel olabilecek ifadeleri çok içi dolu çevirmiş.
Evlilik: Tek bir udun tellerinin ayrı ayrı titreyip aynı melodiyi çıkarması gibi. Yüreklerinizi koyun ortaya ama diğerininkine sahip olmaya çalışmayın.
Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir. Sizinle beraber yaşıyor olsalar bile, size ait değiller. Onlara ancak sevginizi verebilirsiniz ancak düşüncelerinizi değil, onların bedenlerini yanınızda barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil.
Cibran, öğütlerinde ve tanımlamalarında zıtlıklardan, çelişkilerden müthiş faydalanıyor. Bu bazı satırlarda tam bir köşe kapmacaya dönüşebiliyor. zıtlıkların getirdiği açıklık ve sadelik, aynı sayfayı günlerce tekrar okumanıza neden olabiliyor. Sevinç ve Keder Üzerine metinleri bu anlamda gerçekten çok çarpıcı.
Sevinciniz, maskesinden kurtulmuş kederinizdir. Keder varlığınızda ne kadar derin bir oyuk oluşturursa, oraya doldurabileceğiniz sevinciniz de o denli fazla olur. Mutluyken yüreğinizin derinliklerine bakın, göreceksiniz ki sizi şimdi mutlu eden şey bir zamanlar kederlendirenle aynı. Kederlendiğinizde de tekrar yüreğinize bakın, şimdi gözyaşı döktüğünüz şey bir zamanlar sevinç kaynağınızdı.
Ancak kitaptaki metinleri, Ermiş'in isminin El Mustafa olması, ilk sayfalarda Ey Tanrı'nın elçisi diye kendisine seslenilmesi gibi önemli detayları temel alarak kutsal kitaplar ile benzer yorumlamalara çekmek büyük bir yanlış olacaktır. O yüzden bu yazı İslâmî bir eser değildir, bir "kitap yazısı"dır, ve tefekkür üzerinedir.

Kitap, İş Bankası Yayınları'ndan Ayşe Berktay'ın çevirisiyle de yayında. Farklı yayınevleri tarafından da basılmış.

Kopernik baskısının kapak görselini çok ürkütücü bulmakla beraber başka basımlarının kapaklarını da ekliyorum. İş Bankası baskısında kapakta başlığa yönelik olarak biraz daha dürüstçe İsa Peygamberi andıran bir detay ile tasarım yapılmış, ancak bu seçim da yanlış taraflara çekilebilir. Huşû içinde bir gencin resmi demekle yetinelim.



Ermiş
Halil Cibran
çev. Elvan Aytekin
Kopernik Kitap 70, Çağdaş Klasikler 05
1. baskı Ekim 2018, 85 sayfa

Yorumlar

  1. Çok istifade ettim. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. ”Sadece binlerce kez yolunu kaybeden evinin yolunu bulabilir.”

    Halil Cibran – Ermişin Bahçesi Kitap Yorumu: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/halil-cibran-ermisin-bahcesi-kitap-yorumu/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...