Ana içeriğe atla

Ayşe Kulin Maratonu II: Umut - Hayat Akan Bir Sudur

Savaşlar, yıkımlar, sürgünlerin ardından Umut geliyor. Umut 'Hayat Akan Bir Sudur'da Kulin, Veda ile başladığı Osmanlı ailelerinin yaşamına, bu kez de Cumhuriyetin yeni kurulmakta olduğu sancılı yıllarda tanıklık ediyor. Akıp gitmekte olan günlük hayat derinden değişmekte, bu değişim aşklara, dostluklara, aile ilişkilerine, her şeye yansımaktadır.

Ayşe Kulin Maratonu'nda ikinci kitap olan Umut'un başında, Kurtuluş Savaşı'nın sona ermesiyle sürgüne giden aile reisi Reşat Bey'in yollarını bekleyen konak efradı bizi karşılıyor. Bu sürgünle eski kadınlar daha bir çökecek, gençler daha bir olgunlaşacak, yeni yeni hayatlar konağın hasretli bekleyişine katılacaktır. Cumhuriyet ilan edilmiş, İstanbul'u işgal eden askerler şehri teslim etmişlerdir. Ülkenin yönetimi şimdiye dek pek bilinmedik bir yer olan Ankara'dan yürütülmekte, yürürlüğe giren inkılâplar asırların yerleşik aile, toplum ve kültür hayatını tamamen değiştirmektedir.

Bu noktada, şimdiye kadar hep Direnişin ya da Cumhuriyetin kalbinden, merkezinden okumaya alıştığımız biyografi ve anı kitaplarının tersine, İstanbul'da yaşayan bir ailenin gözünden, bilinmezlerle dolu bir Ankara'ya uzaktan bakıldığı için, Ankara'dan gelen haberler, sanki başka bir kıtadan gelircesine, Ankara'dakiler sanki başka bir ülkenin insanlarıymışçasına yabancı bir atmosfer hissedilir.

Bu kitabı önemli buluyorum, çünkü okul sıralarında listeler halinde okutulup ezberletilen inkılâpların gerçek hayatta hiç de okunduğu gibi kolay yerleşmediğini öğrenmek gerek. Ayşe Kulin bu dönüşüme, kendi ailesinden belki duydukları, öğrendikleri kadarıyla yer veriyor, işin araştırma yönü çok da ortaya konulmuyor, "böyle yaşadık okuyacaklarınız bu kadardır" gibi bir sunuşu var. Oysa bunu biraz daha derinlemesine aktarabilirdi diye düşünüyorum. Bir inkılâp haberi geliyor ve hop, aile üyeleri ona uyum sağlamaya çalışıyor, diyelim ki, ailenin büyükleri yeni harfleri öğrenmeye çalışırken, küçükler ise hem Arap hem Latin alfabesi yazmaya çalışıyor. Eski yazıyla yazılan mektupları küçükler, yeni yazıları büyükler okuyamıyor, kaldırılan fesler ve açılan örtüler, evlerin küçülmesi ve kalkan harem-selamlıklar. Küçülen aileler, yavaş yavaş ayrılan konak hizmetkârları, bireyselleşen hayatlar..

Bu hızlı değişimlerin konakta ve çevresinde yarattığı etkiler... Tarih kitaplarındaki kuru satırların, gerçek duygular, şaşkınlık ve bocalamalar, sevinç ve heyecanlarla önümüze dökülmesi demek bu kitabı okumak.

Bir yandan da yavaş yavaş yazarın kendi anne babası olacak Sitare ve Muhittin'in, bu zamanlar içinde okuma, yetişme çabaları. Ama en çok, kitaplar boyu bitmeyecek aşklarıyla, Sabahat ve Aram, ilham verecek bizlere. Tehcir olaylarına, hem sevenin hem sevilenin sürgünlerine rağmen hep bekleyen sevdalarıyla.


Umut-Hayat Akan Bir Sudur

Ayşe KulinEverest Yayınları, 15. baskı
ilk baskı 2008
398 sayfa



Ayşe Kulin Maratonu I: Veda - Esir Şehirde Bir Konak
Ayşe Kulin Maratonu III: Hayat - Dürbünümde Kırk Sene
Ayşe Kulin Maratonu IV: Hüzün - Dürbünümde Kırk Sene


Bu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.


Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.



Yorumlar

  1. Sevdiğim bir Kulin kitabı. keyifle okumuştum. blogumda da var...

    YanıtlaSil
  2. Tarihi motifleri olan kitapları çok severim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze