Ana içeriğe atla

Ayşe Kulin Maratonu I: Veda - Esir Şehirde Bir Konak


İş yerimdeki kitap değiş tokuşu ile başlayan Ayşe Kulin Maratonu'nda serinin ilk kitabı olan Veda'yı birkaç günde okudum. Ayşe Kulin'in tarzı olay dizilimlerini hızlı bir şekilde vermesine dayanıyor. Psikolojik tahliller, yavaş akan bir roman süreci onun sunum yöntemi değil. Yazım dilini plastik sanatlardaki ifade aracı olarak da kullanmıyor. Böyle bir beklentiniz varsa bu kitaptaki ülsup size hafif gelebilir.

Olayların bir solukta verilmesi, "değişim"in şahidi olmanın tek yolu. Yazar da bunu amaçlıyor. Özellikle bu kitapta (ve serinin bir sonraki kitabında da) değişim büyük önem taşıyor. Halkın hayatının, kentin, bakış açılarının, alışkanlıkların değişimi. Aile hayatlarının, konak kültürünün değişimi.

Bu kitapta Ayşe Kulin, iki farklı ailenin (sonradan kendi soyağacını oluşturan kişilerin) hikâyesinden  yola çıkarak, İstanbul'un işgal edildiği günlerden Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasına kadarki dönemi anlatıyor.

Kitap, Kurtuluş Savaşı hazırlıkları sürerken padişah çevresindeki insanların gelenekselleşmiş inanç, tabu ve bakış açılarının İstanbul son işgal askerinden temizlenene kadar nasıl değiştiğinin 390 sayfalık bir tanığı. Halifeye, saltanata gönülden bağlı insanların İstanbul'un işgaliyle esaret altına girmesi, halka ve Türk askerlerine yapılan zulümler karşısında fesh edilmiş kabine üyelerinin ve diğer saygın siyaset adamlarının yaşadıkları ikilemler... Ve en çarpıcı olan, aile içindeki Padişah karşıtı yeğenin Sarıkamış dönüşü konakta hükümetten gizlice karantinada tutulmasıyla özgürlük ateşinin ev içinde yayılmaya başlaması... Şu Çılgın Türkler ile de okuduğumuz, Anadolu'daki Direniş'e (o sırada Mustafa Kemal bir âsî, işgale direnmek ise hainlik olarak nitelenmekteydi) İstanbul'dan gizlice silâh kaçırma faaliyetleri... İtilâf Devletleri'nin buna engel olmak için denize döktüğü mühimmat ve İstanbul'un eski eşkıyaları ve haydutlarının bu silâhları alabilmek için oynadıkları köşe kapmacalar...

Gerçek bir ailenin hikâyesine dayandığı göz önüne alınırsa İşgal Günleri'ni ve Kurtuluş'u anlatan Veda'da Ayşe Kulin'in araştırmacılığına ve çokyönlülüğüne hayran olmamak elde değil. Bu kitabı okuyunca Kurtuluş Savaşı ile, Cumhuriyet ile, 600 yıllık hazine yok edildi, kültür kazındı ve şanlı tarihimiz reddedildi savlarına verebileceğiniz pekçok yanıtınız olacak. Çünkü Türk askerinin kendinden düşük rütbeli işgal askerlerine selâm verme zorunluluğu, buna karşı gelenlerin işkenceye uğraması sırasında impratorluk da, şan da tarih de sona ermiştir. Yapılacak tek bir şey vardır: bir taraf seçmek. Kurtuluş'u seçenler hain, imparatorluğu seçenler sadık addedilecek, ama roller çok kısa sürede değişecek, Anadolu kentleri işgalden kurtuldukça bir zamanların âsîleri kahraman olma yolunda ilerlerken bir seçim yapmayanlara sürgün yolu gözükecektir.


Veda - Esir Şehirde Bir Konak
Ayşe Kulin
Everest Yayınları, 
2016, 390 sayfa
Serinin 2. kitabının yazısı:
Ayşe Kulin Maratonu II: Umut - Hayat Akan Bir Sudur >>

Bu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.


Yorumlar

  1. Tarihi romanları çok severim. Faydalı bilgilendirmeler için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze