Ana içeriğe atla

En Sıradan Görüşlerden Bir Akademik Personelin Katline -II

Ceren Damar Şenel'in katledilmesinin ardından sosyal medyada öncelikle vakıf üniversitelerini, zengin çocukları'nı ve ailelerini eleştiren pekçok hızlı yorum yapıldı.

Bunların arasında dikkat çeken bir algıya değinmek istiyorum. Olaya yönelik olarak "tabii doğru değil ama ...", "sonucu ölüm vb şeyler olmamalı ama..." ile başlayan, öğrencilik hayatı mağduriyetlerini bu cümlelere kanıt yapan bakış açıları görüyoruz... Yaşanan bir öldürme eylemidir ve bu eyleme yönelik "...doğru değil ama.." ile başlayan cümleler kabul edilemez. Bu düşüncelerin birkaç ileri safhası, "Ben Ceren'i öldüreceğim" söylemidir.  Çünkü ama'dan sonra gelen tüm savlar, bu eylemi mazur görmeye aranan bahaneler girişimidir. Bu ama'ları, Ceren'in eşine söylemeyi deneyebilir misiniz? Nitekim, olaydan sonra Facebook'ta benzer ifadeler sarf eden (Gençler öğrenin, biraz ders alın, vb.) bir grup öğrenci hakkında savcılık soruşturma başlattı. Soruşturma, belirgin hakaret ya da tehdit sebepli açılmadı. Soruşturma, suçu ve suçluyu mazur görme, övme, teşvik etme gibi potansiyel bir duruma yönelik olarak açıldı.

Sözlerinize dikkat edin!
Sözleriniz düşüncelerinize dönüşür.
Düşünceleriniz duygularınıza dönüşür.
Duygularınız değerlerinize dönüşür.
Değerleriniz, karakterinize dönüşür.
Karakteriniz kaderinize dönüşür. (Gandhi)

Çalışamadım, mecburen kopya çekecektim gibi cinayetle uzaktan yakından alaksız görünen bir sözünonun da Herkes çekiyor bir ben yakalandım sözüne, bunun da Ben yakalanıp küçük düşecek adam değildim'e ne kadar hızlı ulaşacağını fark edin. Haksızlığa uğradım, hoca bana taktı, hayatımla oynadı, gibi sözlerin, kendi bölümünde saldırıya uğramış bir kadın personelin haberi üzerine Gençler öğrenin, biraz ders alın'a ne kolay dönüşebileceğini anlayın. Ve şu fotoğrafa bir daha bakın, bu yüzden öğrenci geleneğindeki sıradan sözlerin bile ne kadar önemli olabileceğini fark edin.


Haksızlığa uğrayan bir kişinin çeşitli kurum ve kişilere başvurarak hakkını arama yolu açıktır. Bölüm yönetimi, fakülte yönetimi, üniversite yönetimi, hukuki merciiler... Nasıl öldürmek bir hak arama yöntemi değilse, personele yönelik şiddet düşünceleri, sözleri bir hak savunma yöntemi değildir.

Sadece iki gün içinde, akademik ortamda gerek sınavlarda, gerek ödev, quiz notlandırma durumlarında öğrencilerden etik olmayan davranışlarının üzerine tehdit, zorlama, baskı gören kadın akademik personelin mesajları ve uyarıları ortaya çıkmaya başladı. Bir tanesi Ezgi Uzun'a ait, buradan ulaşılabilir. >>

İnsanlık fakülteleri lazım bize... yazısıyla Selcan Taşçı Hamşioğlu'nun da haksızlığa uğradığını düşünen herkesin silahı bıçağı eline almasını yıllardan bu yana normalleştiren TV dizilerini mükemmel eleştirldiği yazısı ise şurada. >>  Yazısından müthiş bir paragrafı alıntılamam gerekiyor:


Çünkü "Polat Alemdar"larla, "Ezel"lerle, "Dayı"larla, "Hızır"larla, "Koçovalı"larla, "Vartolu"larla, "Karlos"larla "suç"un kimin işlediğine bağlı olarak "suç olmayabileceği" öğretildi onlara;"Adalet"in "yasalarla" değil de "katil kahraman"lar, "hırsız kahraman"lar, "eşkıya kahramanlar", "kadın döven kahramanlar", "çok eşli kahramanlar", "işkenceci kahramanlar"la dağıtıldığı anlatıldı.

<< 1. Yazı 

İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

  1. Evet çok üzücü bir olay Allah rahmet eylesine ailesine sabır versin savaş haricinde insan öldürmek en büyük günah ve suçlardan dır bahanesi olamaz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze