Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

New York, New York

Blogumdaki kategorisi şehirler köyler kasabalar ama, kendisi ne şehir ne köy ne kasaba. New York bence dünyanın merkezi. Tam bir yıl önce bu sıralar, kaynayan NY caddelerinde yürüyor, buz gibi metrolarında donuyordum. Rockefeller Center New York'ta bir hafta kaldım. Durup da fotoğraf çekmek, netlik ayarı yapmak için asla vakit yok; NY da, tıpkı kendisi gibi hızla, on parmakta on marifet çekilmeli, tüm karelere baktığım anda bende çağrıştırdığı şeyler hep hareket : ister yeryüzü boyunca olsun, ister göğe doğru. Kaldığımız otel Times Square meydanına bakan Crowne Plaza NY ve biz 31. kattaydık, vardığımız sırada geceydi. Sonunda tüm o âşığı olduğum cnbc-e dizilerinin ezberlediğim NY geceleri sahnelerini apaçık karşımda görüyordum; gökdelenler, araba kornaları, polis arabası sirenleri, yıldızları silen ışıklar ve gökleri yiyen gökdelenler. Fifth Avenue St Patrick's Cathedral   Şehir planı inanılmaz derecede düzenli ve bize sadece On Adımda New York kitabı

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru

İyi Tarım (Cidden Bize) İyi Gelecek

İyi Tarım İyi Gelecek etiketli reyonlardan aldığım sebzelerin hormonlu çıkmasıyla bu rüya da dağılmıştır. Çok açık bir gerçek var: Bu halk, bu toplum, iyi gıdaya hasret.  Ortalık hormon dengesi kalmamış insanlarla dolu. Ufacık yaşında kadın gibi gelişen kız çocukları, kadınlaşan erkekler, erkekleşen kadınlar. Patlayan kanser vakaları. Eskiden zararlı bilinen tek şey zirai ilaçlardı. Yıkar yıkar afiyetle yerdin. Sonra hormonu keşfettiler. Domatesi bir kestik yemyeşil çekirdekler, içi boş safi boyalı bir kabuk. Sonra başka genlerle karıştırma geldi. Şu teknolojiyi her gıdayı rezil etmeye değil de, rezil edilen gıdaları özüne döndürmeye kullanmak bile artık daha pahalı. Yürek istiyor! Bir yerden doğal tereyağ gönderilmesi sözkonusu oldu, çevremdekiler sanki bana para çıkmış gibi iç geçirdiler. Neden? Çünkü tereyağlara süttozu ve margarin basıyorlar. Oysa insanlar çocukluklarında, annelerinin yayla çorbası pişirirken kızdırdıkları tereyağının kokusunu arıyor. Zeytinyağı fabrikala