Ana içeriğe atla

İyi Tarım (Cidden Bize) İyi Gelecek


İyi Tarım İyi Gelecek etiketli reyonlardan aldığım sebzelerin hormonlu çıkmasıyla bu rüya da dağılmıştır.

Çok açık bir gerçek var: Bu halk, bu toplum, iyi gıdaya hasret. Ortalık hormon dengesi kalmamış insanlarla dolu. Ufacık yaşında kadın gibi gelişen kız çocukları, kadınlaşan erkekler, erkekleşen kadınlar. Patlayan kanser vakaları.


Eskiden zararlı bilinen tek şey zirai ilaçlardı. Yıkar yıkar afiyetle yerdin. Sonra hormonu keşfettiler. Domatesi bir kestik yemyeşil çekirdekler, içi boş safi boyalı bir kabuk. Sonra başka genlerle karıştırma geldi. Şu teknolojiyi her gıdayı rezil etmeye değil de, rezil edilen gıdaları özüne döndürmeye kullanmak bile artık daha pahalı. Yürek istiyor!

Bir yerden doğal tereyağ gönderilmesi sözkonusu oldu, çevremdekiler sanki bana para çıkmış gibi iç geçirdiler. Neden? Çünkü tereyağlara süttozu ve margarin basıyorlar. Oysa insanlar çocukluklarında, annelerinin yayla çorbası pişirirken kızdırdıkları tereyağının kokusunu arıyor.

Zeytinyağı fabrikalarının atıklarını karıştırdığı nehirlerde balık kalmıyor. Oysa zeytinyağının nasıl bir atığı olabilir ki? Olabilirdi ki, içine envai çeşit kimyasal karıştırmadan önce.

Etlerin kıymalarına soya posası ve tozlaştırılmış kemik basıldığı, etlerin dirilerine de Östrojen basıldığı artık ezber bilgi. Sucuklardan da tavuk çıkıyor. Piliçler hızlı büyüyüp yağlansın diye karanlıkta yetiştiriliyor. En gıda cahili insan bilir ki, lezzetli beyaz et ancak tavuk serbestçe gezinirse elde edilir. Hayvanlara GDO'lu mısırlar yedirmek daha ucuz. Allah'ın otu, yemi kalmamış gibi! Büyükbaş hayvan ottan alacağı gıdayı mısırdan alamıyor. Hastalıklı etler. Saman gibi etler.

Meyvelerin hali iç açıcı mı? Kısır İsrail tohumları. Kavunu yoğurt ve dereotuyla yesek daha iyi bir tat verecek, kavundan kabak dolması bile yapılır artık. At ağzına, bildiğin salatalık. Karpuz zaten ilk kurbanlardan. Çileğin bu teknolojilere yanıt olarak verdiği şekiller ürkütücü. Biberler sivri mi dolmalık mı, maydonoz ot mu sazlık mı anlayabilene aşkolsun.

O en saf, en güzel AOÇ ürünlerine ne oldu? Dondurmasının arkasında süttozu, su, yazıyor. Böyle acıklı bir gelişme daha olabilir mi? Tek güvenilir isimdi AOÇ.

Süt ürünleri tam bir muamma. UHT teknolojisiyle aylarca bozulmayan sütler. Bozulduğu bile anlaşılamayan ürünler. 2-3 ay süre verilen yoğurtlar. Çocuklarınıza bu ürünleri göz göre göre yedirip içirir misiniz? Hepimiz sokak sütleri ve kaynar kazanlara geri döneceğiz, biliyor musunuz? Evde yoğurt mayalayacağız.

Eskiden büyüklerimiz hazır şeyler elle sayılacak kadar az olduğundan mıdır bilinmez, 'Abur cubur yeme!' derlerdi. Sakız gofret vardı o zamanlar. Çok uzak mı geliyor kulağa? Şimdi her taraf hazır şeyler. Nasıl kaçınacaksın? Su bile işlenmiş. 'İyilik onun özünde var' sloganıyla Turkuaz, kuyu suyunu az satmadı mı?


İyi gıdanın tek yolu, kendi sebze meyve tohumlarımız. Kendi doğal gelişimini yaşayabilen hayvanlarımız. Kendimize ait şeylere özenmemiz, onları korumamız.

İyi geleceğin tek yolu, Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın işbirliği yapması, bu denetim yetersizliğini, bilgi eksikliğini gidermeleri. En doğru yöntemler neler, topraktan hayvandan anlayan, hayatı onlar olan, içine bir şey katmadığı eti sütü peyniriyle kendisi de 90 yıl yaşayan köylülerimizi dinlemeleri.


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

  1. Serra'cım o kadar vurucu bir şekilde anlattın ki inan oturuğ ağlayasım geldi.
    Zamanında bahçe domatezi yiyen kişilere 'aaa şuna bak' etiketi yapıştırılırdı
    yamuk domatesler özenle ayrılırdı
    şimdi özenle organik pazarlarda seçiliyor
    ne güzel parmaklarında oynatıyorlar bizleri !!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi tohumlarımız güzelim yiyeceklerimiz varken organik isimli süslü püslü şeylere mahkûm edildik. Daha acıklı bir şey var mı? :(

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Kitap Bağışı

BU YAZIDAKİ KİTAPLARIMIZIN HEPSİNİN BAĞIŞI SONLANMIŞTIR. DİĞER BAĞIŞLAR İÇİN "BAĞIŞ" ETİKETİ ALTINDAKİ YENİ YAZILARA BAKINIZ. Her taşınmamda, kitaplığımı şöyle sıkı bir elemeden geçirir, 'başkaları da okusun' niyeti ağır basarak, en kıyamadıklarım hariç, pekçok kitabımı ayırırım. Bu şekilde 3 kere topluca kitap bağışladım. Bu yıl blogun da varlığıyla, daha uzaktaki insanlara erişmek istiyorum. Kitapların listesini aşağıya ekliyorum. 15 roman, 10 bilimsel kitap, 15 inceleme. İstediğiniz kitap hangisiyse, bu postun altına o kitabın liste numarasını yazmanız yeterli . Ancak önce 'Bu siteye katılın' düğmesini tıklamanız gerekiyor, çünkü e-mail adresinizi yazmanız istenecek. Üye olunmadan yapılan istekler 'anonim' gözükeceklerinden, dikkate alınmayacak.  Bir kişiye en fazla 5 kitap gönderebileceğim. Kargoyu karşı ödemeli yollamaktayım ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum, şubeye bir sürü kitap taşıyacağım çünkü. Haydi başlayalı...