Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anna Karenin

En sondaki a harfi eksik değil, doğru olan yazımı bu şekilde. Anna Karenina, en başta ismiyle bile büyük karmaşaya neden olmuş bir karakterdir, "Karenina" çevirmenlerin bir yaratısından başka bir şey değildir. Kitabın sonunda öğreniyoruz bunu, Vladimir Nabokov'un Son sözünü okurken. Önsözlerin okuyucuya henüz okumadığı şeyler hakkında çeşitli fikirler, dolayısıyla önyargılar aşıladıklarını nasıl düşünüyorsam, Son sözlerin de, yazılmış bitmiş olan şeylerin üzerine eklenen herşey gibi fazlalık olduklarını düşünüyorum. Bu yüzden Önsözü olmadığı için sevindiğim Anna Karenin'in Son sözünü bir eleştiri yazısıymış gibi görerek okumaya çalıştım. Gerçekten de, yazılmış olan edebi metnin tekrarlandığı her alıntı bana fazlalık gibi geldi. Bununla birlikte Nabokov'un pekçok görüşüne katılmadım, ama kitabı okurken yazdığım ilk ve ikinci yazılarda edindiğim görüşlere yakın önermeleri beni mutlu etti. Bana göre, kitapta önyargıların yıkıldığı, değişimlerin yaşandığı v

Anna Karenina Üzerine II

Herhangi bir not veya işaret ile belirtilmediği halde, kitap üzerine yazmaya karar vererek romanı elimden bıraktığım nokta, hep de herşeyin bir dönüşüme uğramaya başladığı nokta oluyor. Anna Karenina'nın ilk yazısı , onun hakkındaki önyargıların ve kalıpların kırıldığı bir yazıydı; kitabın sadece bir kadını anlatarak değil, ondan çok farklı birisini daha romana katarak, onu bütünleyerek ilerlediğini görmüştüm. Ve herşey değişmeye başlıyor, Anna için, âşığı için ve kocası için. Aleksey Aleksandroviç Karenin , romanın ilk kısmında, aşkı yaşamayı hak gördüğümüz güzel ve genç karısının önündeki tek ve korkunç engel, duyarsız ve ilgisiz, işkolik ve çirkin koca statüsünden sıyrılıyor ve o da, okuyucu da, onun kişiliğini, geldiği değişik noktaları keşfediyoruz. Elimizden gelse tutup kitabın dışına fırlatıvereceğimiz bu adam, dinle bile politik amaçlarıyla, yükselme uğruna ilgilenen bu koca, bazı durumlara hiç beklenmedik bir tutumla yaklaşacaktır. O yıllarda, evli bir çift bo

Anna Karenina

... üzerine yazmak, kolay değil. Değil ki, okuması olsun. Özellikle, Umberto Eco'nun, bir roman başlığının bağlayıcılığı hakkında şurada yazdıklarını okuduktan sonra. Anna Karenina , sanıldığı gibi tek bir kadının, histerik, karanlık, fırtınalı, oradan oraya savrulan yani hem fırtınanın kendisi hem de onun kurbanı olan bir kadının hayatını anlatan bir roman değildir ve hiç olmayacaktır. Her ne kadar kitabın ismi ve sinema uyarlamaları, genellikle bu yönleri vurguluyorlar gibi görünse de. Bunu öğrenmek şaşırtıcıdır, ama gerçek bu. Yani maalesef (!), Anna Karenina , sinema endüstrisinin ilgisini pek çeken yasak ilişkiler, aşkların doğuşu, heyecanları, hezeyanları ve tükenişlerinden ibaret değil. Romanı okumaya koyulduğunuzda, aklınızda filmlerden kalma kara saçlı, beyaz, solgun yüzlü ve delici bakışlı bir kadın vardır, ama sayfalar boyunca, o kadını göremeyeceksinizdir; roman adeta başka kişileri anlatmaya koyulur. Halen esas kadının ortaya çıkmasını bekliyorsunuzdur, o ise, ne

Gülün Adı - 7. Gün ve Sonsöz

Kitaplar nasıl ve ne kadar tehlikeli olabilir? İçerdiği konuların tehlikesi yazanla mı okuyanla mı ilgilidir? «Tehlike» denilen şey nedir? Bu kitapta, tehlikeli olma yargısı size bırakılmış bir kitabın, insan eliyle ne kadar tehlikeli hale gelebileceği gösterilmiştir sizlere. Gerçek şu ki, tehlikeli olanlar kitaplar değil, zihinlerdir; kendi içlerinde birer korku imparatorluğu hüküm süren ve aynı şeyin dışavurumunu çevresindeki dünyada gerçekleştirmek isteyen. Ve «tehlike», insanların, toplumların erdemlerini, prensip ve kurallarını, yani belki de sizin veya bir erkin kurallarını yıkma endişesiyse, bunu bir kitapla değil bir söz, kişi, mucize ya da felaket uydurması, dedikodu ile de meydana getirmek mümkündür. Yasaklanan her şeyde olduğu gibi, tehlikeli bulunan kitaplar da zehirli bir merak uuandırır. Zehirli, çünkü bir gencin, gençkızın yeni edindiği bir kitap ya da günlüğü ele alışınfaki saf, sevinçli meraktan söz edemeyiz burada. Bir kitabı tehlikeli hale getirmenin bir y

Gülün Adı - 6. Gün

Gülün Adı 'nın sonuna gelirken, 6. Gün bir eğretilemeler, ironiler ve yanılsamalar günü olarak, daha sabahtan, bizi yeni bir cinayetle ve sorularla karşılar. Ancak bu kez gerçek, sözcüklerle sınırlı değildir, görmesini bilenler için bazı belirtileri açıktır. Gerçeklere gözlerini ve kulaklarını tamamen kapamış bir inanan ile konuşmaya çalışmanın faydasızlığı, cahillerin kör bir inatla gerçeği işitmeyi reddetmesinden daha acıdır, çünkü «bilen» kişiler gerçeğe sırtlarını dönerken, eskiden okudukları ve onları gerçeğe yaklaştırması gereken bilgileri de karanlığa sürüklerler. Yol aydınlatıcı tüm bilgiler, aydınlanmaya harcanmış tüm zamanlar, aynı inadın bataklığına gömülür. Burada kutsal yerlerin vaxgeçilmez birer parçası olan hazineler ve emanetlere yönelik bir vurguya değinmek istiyorum. Yüzlerce değerli eşya, mücevherler, haçlar, pelerinler, kutsal kişilere ait kol kemiği, diş gibi kalıntılar, hatta İsa'nın gerildiği çarmıha ait tahta parçaları, giysi parçaları bolluğu göz

Gülün Adı - 5. Gün

Aşk ıstırapları ve bilmecelerin çözümü olan 4. Gün 'den sonra, Papa temsilcileri ile Minoritlerin heyetleri bir araya gelirler ve sonu gelmez bir tartışmaya tanık olursunuz. Sanki tek bir Güce hizmet etmeye yeminli kişiler değil, düşmanlar bir araya gelmiş gibidir. Hepsi aynı kutsal yaşam öykülerini okumuş, tüm dünya halklarının  kendi inanışlarına kavuşmasından başka hırsları olmayan bu kişiler müthiş bir kavgaya tutuşurlar. Benzer durumun tüm İnanışlarda yaşandığını, yaşanmakta olduğunu da bilerek bunca ayrıklığın, doğurduğu sonuçların üzerinde düşündürür sizi bu bölüm. Kilise'nin ve onun erkinin altında birileri kitapları yeniden ve kendilerince yorumlayarak ortaya çıkarlar, vaazlar vererek köyleri dolaşmaya başlarlar, köylüler ve din adamlarından yandaşlar toplayarak diğerlerinin dikkatini ve nefretini üzerlerine çekerler. Fazla güçlenirse başları ezilir, silinip giderlerse erk sahiplerince ileride kötü örnekler olarak anlatılırlar. Bu sahnede izlediğimiz is