Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kendi Yaşamının Öğrencisi Olmak

Doğan Cüceloğlu'nun Twitter'da sorduğu güzel bir soru ve mesajı alıntılayarak başlıyorum. Bu soruyu bugün görsem de, 2 aydır benimle yaşıt bazı arkadaşlarımla bu konularda konuşmalarımız olmuştu. Yazdığım cevap: Bu durum 80 kuşağı çocukları için gerçekleşmedi. Anne babalarının estetik, tarz, yaşam biçimi, düşünceleri, felsefeleri ve inanç modellerini yansıtmak zorundaydılar. Oysa "emek zayiatı" sayılmadan 'kendileri' olarak da hayırlı evlat olmak mümkündü. Twitter'a sığmayacak olan cevabımın/kendi kendime düşünüşlerimin devamı şu şekilde. İçinde yetiştiğimiz aile, akrabalar, muhit ve komşular, okuduğumuz okullardaki sınıf arkadaşlarımız ve onların bildiğimiz kadarıyla yaşam biçimleri, bize nasıl olmamız gerektiğine dair, kitaplardan ve müfredatlardan bile önce keskin bir çerçeve getirir. Çocuklukta bu çerçeveyi benimser ve uyum sağladığınız sürece kabul görürsünüz. Farklı bir yöntem, düşünce, farklı insanlar ve yaşam durumları hakkında fazla s

Sosyal Medyada Çocuklara Yardım Etmenin En Güzel Yolları V

Çocuklara yardım, hep kendinizi öne çıkarmayı teşvik eden, buna bağlı olarak internet bağımlılığı ve topluma karşı duyarsızlık gibi sorunlara kaynak teşkil eden sosyal medyada yapılabilecek en güzel şey. Önceki 4 yazıda bu konu etrafında toplanan güzel insanları anlatmıştım. 5. yazıyla bu seriye devam ediyorum. Bugün Hasan Başdemir'den, hesabını çocuklara okul yardımına adamış güzel bir öğretmenimizi anlatmak istiyorum. Çocuklara yardım işlerine girdiğinizde bu yola baş koymuş güzel insanlar karşınıza çıkmaya başlıyor, bu insanlar çevrenizde birikmeye başlıyor. Bu konulara dudak bükenler yavaş yavaş çemberinizden çıkmaya başlıyor. Hasan Öğretmenimize yine çocuklara yardım işlerinde hep birbirimize destek olduğumuz, kendisi de bir çocuklara yardım sevdalısı olan  Dilek Hanım'ın duyurusuyla ulaştım. Hasan Başdemir instagram: hsnbasdemir  Facebook sayfası: hasanhocasayfa Hasan Başdemir kendisi de yetim büyümüş bir öğretmen, Şanlıurfa-Siverek'te Türkçe öğretmeni; ve

Her Güne Bir Işık, Her Güne Bir Ayet - Senai Demirci

Kitabın isminde küçük bir değişiklik yaptıysam da, aslında hiçbir fark yok Her Güne Bir Ayet ile Her Güne Bir Işık demek arasında. Yorgun bir iş çıkışı raflarda denk geldiğim, tesadüfî açtığım birkaç sayfa ile, yollarda, sabahları personel servisinde, akşam işten dönerken, geceleri ışığı söndürmeye daha vakit varken okuyabileceğim tüm anların gözlerimin önüne gelmesiyle alıverdiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Bir kitap ile kurulabilecek en içten ve önüne geçilemez, gerçek bağ sanıyorum bu olabilir. Aslen  İmân hariç herşeyi hayata şifâ diye sunan kitaplardan değil. Asıl Kitab ın kıyısından köşesinden geçen, onu okumak yerine kolay çözümler sunan diğer kitaplardan da. Hayatı nasıl daha başarılı, daha fit, daha CEO gibi yaşamak adına ipuçları verirken, maneviyatın, başkalarını düşünmenin, paylaşmanın kıyısından geçmeyenlerden de. Kitapların Kitabının okunması nasıl her gün su içmek kadar yeri doldurulamaz bir öneme sahip olabilir, meselâ  şurada anlatmaya çalıştığım gibi . Bu okuma

Başkalarının Hatalarına Bakmak: Bir Tefekkür ve Bir Yöntem

İhtiyaç sahibi olmak, evsizlikten kimsesizliğe, hastalıklardan kendi eşinin çocuğun hastalıklarına, engelliliğe, göz ardı edilmişliğe kadar uzanan geniş bir kavram. Bu durum, en baştan oluşmuş koşulları da içerebilir, sonradan oluşan koşulları da. İhtiyaç sahiplerine yönelik akış açısı, iyi niyetin geçmiş bir tecrübede suistimal edilmesi sonucu bir önyargıyı içerebiliyor sıklıkla. Ancak ihtiyaç sahibinin hikâyesinin gerçekliği, destek olmak için ilk yeterli sebep olmalı. İkinci yeter sebep, çabalıyor olması veya çabalamasına durumu izin vermiyorsa bunun doğrulanması. Ancak, o kişinin "geçmiş hataları" hiçbir zaman bu sebepler listesinde yer alacak bir şey değil. Çünkü 2. sebep ile, zaten bu maddenin üzerini çizmiş durumdasınız. İki yılı aşkın süredir kendi dost çevremizde bir araya gelerek yaptığımız ihtiyaçlı ailelere, çocuklara yardımlar ile ilgili arasıra karşılaştığım bir soru/konu üzerinde biraz düşünelim istiyorum.  Onlar da öyle hata yapmasaymış,  şeklinde ka

Başkalarının Acısına Bakmak: Yeni Bir Fotoğrafik İtiraz

Savaşın yıkımı ortasında çocuklarını yıkayan bir baba, ve Pinterest'te çokça dolaşan lüks banyo tasarım görsellerinden biri. "Woolf'un iddiasına göre, 'fotoğraflar bir sav oluşturmazlar, sadece göze ulaşan ham bir olgunun ham bir saptamasıdırlar.' Woolf'un hemen eklediği gibi, 'göz, beyinle bağlantılıdır, beyin de sinir sistemiyle. Sistem kendi mesajlarını, geçmişteki her hatıradan ve o anki duygulardan süzerek bir spot görüntü şeklinde beyne gönderir.' Bu el çabukluğu, fotoğrafların hem objektif bir kayıt olmasını hem de kişisel bir tanıklığı yansıtmasını, ayrıca, hem fiili bir gerçeklik ânının aslında sadık bir kopyası veya suretini, hem de o gerçekliğin bir yorumunu sağlar (üstelik bu, edebiyatın çoktandır özlemini çektiği, ama kelimenin bu anlamda hiçbir zaman ulaşamadığı bir başarıyı temsil etmektedir).  Susan Sontag, Başkalarının Acısına Bakmak, s. 26 Uğur Gallenkuş, instagram'da, son iki yazıdır üzerine düşündüğümüz Başkalarına Bakma

Başkalarının Sevincine Bakmak: İncelikler ve İki Yöntem

Acının tam anlamıyla bir karşıtı yoktur, kâh tatlı, kâh sevinç acının zıddı olarak kullanılabilirse de, tatlının karşıtı ekşi veya tatsız, sevincin karşıtı keder, hüzün de olabilir. Acı, içerdiği duygu şiddetiyle, etkilerinin sürekliliğiyle bu tanımlamaların üzerine çıkar. Sevinç, önceki yazıda biraz düşündüğüm üzere kitle iletişim araçlarındaki mahrem ve teşhirin hemen altında duruyor. Sevincinizi paylaşırken, mahremin teşhiri gibi bir detayı gözardı etmek pek mümkün değil. Çoğunlukla güzel şeyleri arkadaşlarımız, dostlarımız, ailemiz ile birlikte kutlamayı severiz, bu bir çeşit şükürdür de. Ancak sizinle yanyana kutlama yapan değerli kişiler ile, sadece hesabınızı takip eden tanıdık yabancılar ve hiç tanımadığınız yabancılar denk olabilir mi? Güvenlik konusunun yanında, bir de kutlama ve sevinçlerin sınırsız paylaşımı sonucunda hayatta kayıplar yaşamış insanlara yönelik ağır bir travma ortamı meydana getirilebiliyor. Bunu tek başınıza değil, yüzlerce kişi bir araya gelerek y

Başkalarına Bakmak: Mahrem, Teşhir ve İki Yöntem

Başkalarına Bakmak, mahrem den teşhir e geçişin normalleştiği hızlı bir dönüşümde önem taşıyan bir konu. Kitle iletişim araçlarında, sanki hep büyük, gizli bir güç bizi izliyor ve veri topluyor algısı yaygındı, ama asıl gerçek şu ki, biz başkalarına bakıyoruz. Mahrem ve teşhir, eskiden ev hâllerinden pekçok hayat olayına kadar haberi değilse bile detayları gizlenmesi gereken kavramları içerirken (evlilik, gebelik, doğum, ev alma, aile içi problemler, ayrılıklar, hastalıklar, kayıplar), artık biri tamamen parçalanmış, öteki tamamen sıradanlaşmış durumda. Mahrem, attığı her adımı tanımadığı yüzlerce insana ilan etmeye alışarak büyüyen yeni nesil için on yıla tamamen bir muamma haline gelecek. Teşhir ise, korkunç başlığı olduğu gibi bırakılıp içeriği daha masum bir kavrama ('paylaşım') eklenmiş, kayıp bir kelime artık. Bu noktada, eski zamanlarda anne babalarımız neyi nasıl yapıyordu, gibi bir düşünme yöntemi kullanmak yol gösterici olabilir. Evinizin içini, salonunuzun köşes

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze

Sarp Yokuşun Eteğinde İnsan - I

Bu seri, bir kitap yazısına eşlik eden bir düşünme ve dönüşme projesinin ta kendisi olacak. Okudukça zihnimde biriken, sayfa kenarlarına yazmakla yetinilemeyecek kadar büyümesi gereken, devamlı ve yaşayan, bana değil çevremdeki veya beni hiç tanımayan herkese ihtiyacı olan bir proje olarak. Kendi küçük adımlarıyla, destek olan dostlarla bir süredir kendini gerçekleştiren bu fikir, bu kitapla artık ortaya çıkma ve serpilme yoluna da girmiş oldu. Sanırım, böyle bir kitap da "okudum bitti" denilmeyi hak etmez, satır satır düşündürmekten de öte, çağrıda bulunmayı, teşvik etmeyi hak eder. Arka kapak metninin son cümlesini alıyorum. Bu kitapta, “İnsanın hem zihinsel hem bedensel özgürlüğünün tehdit altında olduğu bir çağda insanlığını korumakta hâlâ kararlı olan insan ne yapabilir?” sorusunun cevabını aranmaktadır. Kitabın 1. Bölümünün ilk cümlesini alıyorum. Sarp Yokuş terimini, Kur'an'ın Beled suresinden ödünç aldık. "İnsan, sarp yokuşu göze alamadı. Sen sar

Sosyal Medyada Çocuklara Yardım Etmenin En Güzel Yolları IV

Sosyal medyayı güzel işler için bir araya gelebilmek amaçlı kullanmak belki de bu platformlarda fazlaca vakit geçirmeye bağlı ortaya çıkan çeşitli bağımlılıklar, beğeni ihtiyacı, her ânını teşhir meyli, dolandırılma gibi sorunlara kökten bir çözüm sunuyor. Çünkü bu sefer bu ortamı kendinizi öne çıkarmak için değil, başkalarının ihtiyaçlarına ulaşmak için kullanıyorsunuz. Bu şekilde ulaştığınız insanların hikâyelerini dinleyebilmek, kendinden başkalarına verebilmek için çok uygun bir yer sosyal medya. Çocuklara yardım, bu platformda yapılabilecek en güzel şeylerden biri, önceki 3 yazıda bu konu etrafında toplanan güzel insanları anlatmıştım. 4. yazıyla bu seriye devam ediyorum. Ahbap Platformu -  Instagram: @ahbapplatformu  Twitter: @ahbapplatformu  , websitesi: ahbap.org Ahbap Üniversite grubu da üniversite gençlerini bir araya getiriyor. (Twitter:  @ahbap_uni ) Sürdürülebilir dayanışma hareketi . Her 3 kelime de müthiş önemli. Sürdürülebilir; çünkü pekçok yardımlaşma eylemi d

Yaşar Kemal Maratonu: İnce Memed II ve Toprak Mülkiyeti Üzerine

Cumhuriyet Türkiye’si, Osmanlı döneminden adil olmayan bir toprak mülkiyet yapısı devralmıştı. Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren toprak üzerinde özel mülkiyeti pekiştirici yasal  düzenlemeler yapılmıştır. Atatürk birçok konuşmasında, her çiftçinin emeğini  değerlendirebileceği ve geçimini sağlayabileceği kadar toprağa sahip kılınmasını istemekteydi.  Onun tavsiye ve direktifleriyle topraksız köylüye arazi dağıtılması için bir takım çalışmalar  yapılmıştır. 1938 yılına kadar hükümetler köylüye önemli miktarlarda toprak dağıtmıştır.  Bu dağıtılan  araziler devlete ait arazilerden ibaret kalmış, büyük toprak sahiplerinin elindeki arazilere  dokunulmamıştır .  [1] Tek bir ismin çağrıştırdığı  başka bir düzenin mümkün olabileceği  fikri, o ismin sahibi bir bostanda aylarca jandarmadan saklansa bile zihinlerde büyümeye, umut yeşertmeye devam edecektir. Bu insanların aslında zaten bir kurtarıcısı vardır ve Ankara'da yaşamaktadır. Ancak her gece basılıp kurşunlanan köyler, s

Yaşar Kemal Maratonu: İnce Memed I, 7 Yıl Sonra Yeniden

Yıllar önce okumuştum İnce Memed'in 1. cildini .  Neden Okuduğumuz Çoğu Kitabı Unuturuz  çevirisi bu sayfada henüz üst sıralarda dururken, ilk cildi tekrar elime aldığımda, aslında hiç unutmamış olduğumu gördüm. Bir çocuğun savaştan kaçar gibi köyünden kaçması, sığındığı bir evde içtiği buğusu tüten çorba, köyünde annesiyle çektiği eziyetler, hepsi teker teker zihnimden bellek yollarıma döküldüler. Bunda,  bu sahnelerin şiir gibi olmasının bir etkisi olabilir , ya da çok az şiir okuyor olmamın; veya hiç bilmediğim bir geçmiş ama kanımla, tarihimle doğrudan ilgisi olan bizdenliği etkisiyle. 2012 yılında 1. cilde yazdığım her iki yazıda da, hem ovayı merak etmiş, hem de bu kişi gerçekten yaşadı mı diye araştırmıştım. Bu okuyuşumda ise, toprak ağalığının geçmişi, özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında toprak mülkiyeti hakkında yapılmış girişimleri merak edip araştırdım. Buradan 7 yıl içinde aynı kitabı ne kadar farklı okuyabiliriz, önemli bir çıkarım yapmak mümkün. Bambaşka bir