Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ayşe Kulin Maratonu II: Umut - Hayat Akan Bir Sudur

Savaşlar, yıkımlar, sürgünlerin ardından Umut geliyor. Umut 'Hayat Akan Bir Sudur'da Kulin, Veda ile başladığı Osmanlı ailelerinin yaşamına, bu kez de Cumhuriyetin yeni kurulmakta olduğu sancılı yıllarda tanıklık ediyor. Akıp gitmekte olan günlük hayat derinden değişmekte, bu değişim aşklara, dostluklara, aile ilişkilerine, her şeye yansımaktadır. Ayşe Kulin Maratonu'nda ikinci kitap olan Umut'un başında, Kurtuluş Savaşı'nın sona ermesiyle sürgüne giden aile reisi Reşat Bey'in yollarını bekleyen konak efradı bizi karşılıyor. Bu sürgünle eski kadınlar daha bir çökecek, gençler daha bir olgunlaşacak, yeni yeni hayatlar konağın hasretli bekleyişine katılacaktır. Cumhuriyet ilan edilmiş, İstanbul'u işgal eden askerler şehri teslim etmişlerdir. Ülkenin yönetimi şimdiye dek pek bilinmedik bir yer olan Ankara'dan yürütülmekte, yürürlüğe giren inkılâplar asırların yerleşik aile, toplum ve kültür hayatını tamamen değiştirmektedir. Bu noktada, şimdiye kadar

#10YearChallenge Üzerine

Facebook'un başlattığı #10yearchallenge, çok kısa sürede çok ilgi çekerek çığ gibi büyüdü, ve 2-3 gün içinde instagram'a da sıçrayarak en az 10 milyon kullanıcının 10 yıl önce/10 yıl sonra portre paylaşımları dört bir yanı kapladı. İnsanların "hiç değişmemişsin, yıllar seni etkilememiş, zamanı durdurmuşsun" yorumlarını duymak veya kendilerine bu söylemleri kanıtlamak için özene bezene bulup seçtikleri "çehre karşılaştırması"na ben başka bir açıdan bakmak istedim ve dün Twitter'da bu konuda bir zincir mesaj yazdım. Facebook #10yearchallenge yüz tanıma algoritması için rafine veri toplamaktan ibaretti. Mekânlara, pozuna kadar denk, yıl bilgileri hazır işlenmiş, ayıklanmış bilgiyi herkes elleriyle sundu.+ Ellerinde olan veri kirliliğini ayıklama için müthiş bir yöntem. Gençlik fotoğrafından yaşlandırma algoritmasi geliştirmek için en az 20m kullanıcı verisi elde etmiş durumdalar.+ Benim merak ettiğim bu 1,3,5,10 yılda hiç değişmemişsin, zaman sana u

Yaşamımızı Değerli Kılmanın Tek Yolu

Gerçek anlamda insan olmak demek, fikirler ve idealler için yaşamak demektir.  Hayatınızı istediklerinizin ne kadarını elde ettiğinizle değil, yaşadığınız samimiyet, şefkat ve özveri anlarıyla ölçmek demektir.  Çünkü sonunda kendi hayatlarımızı değerli kılmanın tek yolu diğer insanların yaşamlarına değer vermektir.    The Life of David Gale, Alan Parker (2003)   Teşvik ediyoruz: Çocuklara destek olmak için harekete geçmenin tam zamanı. Desteklediğimiz, katıldığımız veya aracı olduğumuz tüm iyilik grupları, ekipleri, kişileri ve kurumları için: Sosyal Medyada Çocuklara Yardım Etmenin En Güzel Yolları I  -  II  -  III Düşünmeye nasıl başlamalı? Bu bir düşünce biçimi. Kendimize ve hattâ kendi çocuklarımıza yönelik ihtiyaç olunmayan bir harcamaya kalkışacakken, aklımıza oyuncak bulamayan, kitap, defter, boya kalemi, bot, mont bulamayan çocukları getirmek. Ve Kendi Çocuklarımız için İsraf Etmek: "Bu Utanç Bizim" Ve "İyilik Paha

Çocuklarımız için İsraf Etmek: "Bu Utanç Bizim"

Yine bir itiraz yazısı ile karşı karşıyasınız. Benim çocuğum en iyisini hak eder 'den yola çıkarken benim çocuğum dünyadaki tek çocuk algısına hayran olmaya ne kadar teşne bir topluluk haline geldiğimizin eleştirisidir bu. Tam yemelik😍 #style   #stylishchild   #loveit   #cute metniyle paylaşılmış şu görsele büyük itirazım var. Ve altındaki tüm yerim, bayıldım, eridiiim, işte bizim çocuk, seninki de böyle olacak, yorumlarına. Esirgemedim, oraya da yazdım. Bir Allah'ın kulu çıkıp da bu ne israftır arkadaş, ayağına pabuç bulamayan, karnına yemek girmeyen çocuklar var, dememiş. Kaynak hesap belli değil, belli ki birisi çekip yüklemiş ve ekran görüntüleriyle yayılmış sosyal medyaya. Burada gördüğüm şey güzellik değil, israfın içinde yüzü gözü gözükmeyen bir kız çocuğu. Başına gelenleri çok anlayabildiği de tartışılır.  Parıltı ve gösterişin minik hali, onu yine de daha masum, tatlış ve yemelik hâle getirmiyor.  Çocuğunu cicili bicili giydirmek herkesin özlemi ve hakkı, a

Ayşe Kulin Maratonu I: Veda - Esir Şehirde Bir Konak

İş yerimdeki kitap değiş tokuşu ile başlayan Ayşe Kulin Maratonu'nda serinin ilk kitabı olan Veda'yı birkaç günde okudum. Ayşe Kulin'in tarzı olay dizilimlerini hızlı bir şekilde vermesine dayanıyor. Psikolojik tahliller, yavaş akan bir roman süreci onun sunum yöntemi değil. Yazım dilini plastik sanatlardaki ifade aracı olarak da kullanmıyor. Böyle bir beklentiniz varsa bu kitaptaki ülsup size hafif gelebilir. Olayların bir solukta verilmesi, "değişim"in şahidi olmanın tek yolu. Yazar da bunu amaçlıyor. Özellikle bu kitapta (ve serinin bir sonraki kitabında da) değişim büyük önem taşıyor. Halkın hayatının, kentin, bakış açılarının, alışkanlıkların değişimi. Aile hayatlarının, konak kültürünün değişimi. Bu kitapta Ayşe Kulin, iki farklı ailenin (sonradan kendi soyağacını oluşturan kişilerin) hikâyesinden  yola çıkarak, İstanbul'un işgal edildiği günlerden Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasına kadarki dönemi anlatıyor. Kitap, Kurtuluş Savaşı hazırlıklar

En Sıradan Görüşlerden Bir Akademik Personelin Katline -II

Ceren Damar Şenel'in katledilmesinin ardından sosyal medyada öncelikle vakıf üniversitelerini, zengin çocukları'nı ve ailelerini eleştiren pekçok hızlı yorum yapıldı. Bunların arasında dikkat çeken bir algıya değinmek istiyorum. Olaya yönelik olarak  "tabii doğru değil ama ...", "sonucu ölüm vb şeyler olmamalı ama..."  ile başlayan, öğrencilik hayatı mağduriyetlerini bu cümlelere kanıt yapan bakış açıları görüyoruz... Yaşanan bir öldürme eylemidir ve bu eyleme yönelik "...doğru değil ama.." ile başlayan cümleler kabul edilemez. Bu düşüncelerin birkaç ileri safhası, "Ben Ceren'i öldüreceğim" söylemidir.  Çünkü  ama'dan sonra gelen tüm savlar, bu eylemi mazur görmeye aranan bahaneler girişimidir.  Bu ama'ları, Ceren'in eşine söylemeyi deneyebilir misiniz? Nitekim, olaydan sonra Facebook'ta benzer ifadeler sarf eden ( Gençler öğrenin, biraz ders alın,  vb.) bir grup öğrenci hakkında savcılık soruşturma başlattı. Soruş

Ceren Damar Şenel ve Toplumun Üniversite Algısı Üzerine

Birkaç gün önce sınavda kopya çekerken yakalanan bir öğrencinin bıçak ve silahla katlettiği Hukuk Fakültesi araştırma görevlisi Ceren Damar Şenel 'in cenaze töreninde, henüz 3 aylık evli olduğu eşi, olayın vehametine rağmen kin ve kötülükten uzak tutan konuşmasıyla topluma çok önemli bir mesaj verdi. İyi doktor, iyi mühendis, iyi avukat olmaktan önce, iyi insan olun, diyerek eğitim gören tüm gençliğe seslenmiş oldu. Zaytung'un instagram hesabında yayınlanan bir postun altına konuyla alakalı (ama tüm vakıf öğrencileri ve velilerini gerzek olarak niteleyen post içeriğiyle alâkasız) yazdığım yorumu buraya alma gereği duyuyorum. Çünkü malum, bloglardan aşırıp instagram'da kendininmiş gibi yazanlar, ve instagram'dan aşırıp bloglarında kendininmiş gibi yazanlar ülkesindeyiz. 13 yıl devlette akademik personel olarak çalıştım. Yurtdışında çeşitli üniversitelerde yer aldım. Japonya İngiltere Amerika.. Bu "liseyi bitiren üniversiteye gitsin" şartlanması doğru değ

Halil Cibran: Ermiş

Özgün ismi The Prophet ( İng . Peygamber) olarak çevrilebilirse de, tepkilerden çekinilerek (kurgu olması nedeniyle) Ermiş başlığıyla yayınlanmış olduğunu tahmin ediyorum. Lübnan asıllı Amerikalı filozof, şair  Halil Cibran'ın internette karşınıza çıkan pekçok özlü sözünün esas kaynaklarından biri. Cibran'ın metinlerinde evrenselliğe yönelik bir meyil hep var, görünen'in ardındakilere fazlasıyla eğilen bir düşünce adamı. Uzun betinlemelerden bir şair olarak uzak duruyor, her ifadesi potansiyel birer dize sayılabilir. Kitaptaki her başlık en evrensel duygulara ve durumlara hitap ediyor: aşk, evlilik, çocuklar, vermek, çalışmak, sevinç ve keder, suç ve ceza, dua, özgürlük, akıl ve tutku üzerine... On yıllardır beklediği geminin limanda gözükmesiyle yaşadığı toplumdan ayrılma vakti gelen bir kişiye veda etmek üzere toplanan halkın, ona son kez bahsetmesini istedikleri başlıklar ile bölümleniyor kitap. Aşk kendinden başka bir şey vermez ve kendisinden gayrı bir şey alma

Hatun: Kadın Üzerine Tarihten Günümüze ve Kur'an Işığında Bir Deneme

Çok şaşırtıcı ve ibretli bir durumun arzıyla başlıyor yazar: "Kadınların güzellik anlayışı erkeklere nispetle daha âli ve daha iffetlidir. Kadınlar, erkekte kuvvet gibi, şecaat gibi, akıl ve maharet gibi manevi güzelliklere daha fazla önem verir, fizikî güzelliğe ve şekle o kadar değer vermezler. Oysa erkeklerin kadınlarda aradığı ilk şart fizikî güzellik ve haricî süslerdir. Erkekler, kadınlar kadar manevî güzellikten haz almazlar, onlara nispeten bu zevkten mahrumdurlar.  Medeniyet dünyasının bu kadar moda müptelâsı olması, hanımların süse ve süs eşyasına sınırsız derecede rağbet etmesi, aslında erkeklerin günahıdır. Erkekler hatunların güzelliğinden ziyade edeplerine ve toplumsal değerlerine kıymet verselerdi, onlar edebî kemâl ve manevî cemâl hususunda birbirleriyle yarışırlardı. Bundan dolayı olsa gerek ki, Kur'an, fesadı erkeklere nispet etmiştir." (*Yay. hazırlayanın notu: Kur'an'da insanların yeryüzünde bozgunculuk yapmaları ve cezalarıyla ilgili ayetle