Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Güneş Hiçbir Zaman Demez

Şermin Yaşar'ın yakın zamanda paylaştığı, birbirine sarılmış, ama ezmemiş, ışığı ve gölgeyi denk paylaşan, mevsimleri beraber yaşayan, ama aynı cins olmayan yani tek kökten türememiş (kardeş olmayan), rüzgârlarla gelip konarak bir hayatı paylaşan iki ağaca dair müthiş anlamlı bir fotoğrafının altına çevirisini yazdığım bir şiir... Şiraz Hafız'ından, birkaç gün önce görüp unutmadığım. Nasıl içselleştirmiş pek çok insan, burada paylaşmak istedim. Pekçok insanın kalbine işlemiş. Başkalarının hayatını aydınlatanlar bunu söylemez, ve bunun bir borçlanma olarak görülmesine fırsat vermezler , öyle ki, bir teşekkür beklemez ve kabul etmezler. Muhtemelen gizli kalırlar, kimsenin onların varlıklarını yüceltmesine, övmesine izin vermezler. Karşılık beklemeden verilen sevgi, yapılan iyilikler, bu şiirden daha güzel hiçbir yerde ifade edilmemiştir belki de. Ve tam da böyle yapanların güneşe benzetildiği yegâne mısralar bunlardır. Bu şiire ilk yanıt verip bana

İyilik Pahalı Bir Şey Değildir

Bu yazı, bir önceki  Kanlı Taşlar Yerine Çocuklar  yazısının devamı niteliğindedir.  "İyilik Pahalı Bir Şey Değildir" , Hayaller Gerçek Olsa Derneği'nin sloganıdır. Merhaba. Bu naif adımların sahibi hiç tanımadığımız belki de tanıma şansımızın olmayacağı bir çocuk. Ali bir kelebek hastası. Epidermolizis Bullosa ile mücadele ediyor. Bu hastalıkta üst deri ve alt derinin birbirine yapışmasında eksiklik vardır ve deri en ufak bir sürtünmede (kıyafete, veya deri deriye), çarpmada, kaşınmada, su toplar. Bu bezelerin enfekte olmaması için patlatılması, tüm derinin,  kolların, bacakların sarılması gerekir. Bu sargılar düzenli şekilde değiştirilip pansuman yapılmalıdır. Bu hastalık ile kelebek çocukların parmakları yapışarak elleri kapanır, küçük yumruklar haline gelir.  Eski üniversitemden sevgili öğrencim Kübra ve onların iyilik grubu Ankara Yardım Faaliyetleri , güzel bir ev kurmuşlar bu ailemize. Ali'ye oyuncaklar ve kitaplar göndereceğiz. Tedavi masrafları içi

Kanlı Taşlar Yerine Çocuklar!

Geçen gün sosyal medya, Azra Akın'a gebeliği için eşinin hediye ettiği bilmemne kadar fiyatlı pırlanta yüzük konusunda çalkalanıyordu. Ben bu konuya birçok açıdan itirazda bulundum. Bu itirazı bununla ilgili pekçok paylaşımın altına yazdım. Buraya da anımsadığım kadarıyla aktarıyorum. Kime ulaşır da bir farkındalık oluşursa... "Burada pekçok şeye itiraz ediyorum. Gebeliğe, anneliğe, eşliğe, kadınlığa bir değer biçilme kriteri olarak bu eşyaları empoze eden magazin manşetlerine... Bu görselin altında kendi mücevheratıyla övünerek "ucuza gitmiş" diyen tüm hemcinslerime.   "Her yılbaşı, sevgililer günü, Dünya Kadınlar Günü, yaşgününüz ve Anneler Günü'nde sizleri y ılda beş vakit bu hediyeleri almazsanız değersiz olduğunuza inandıran tüm algı oyunlarına.  "İtiraz ediyorum. Bir ederine nice çocuğa yardım edilebilecek, LÖSEV, KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı), Tuana Okumaya İstekli Çocuklar Vakfı, Hayaller Gerçek Olsa (Kelebek Hastalığı Derneği),

Doğayı Sev Yeşili Koru, Anılarını da

Benim resim, desen, siyah-beyaz fotoğraf ile ilgili tüm çalışmalarımda esas konu, her zaman ağaçlar oldu. Yollar boyunca hep tek ağaçları çektim , oturup onlarca ağaç resmettim . Ağaç bana göre kendimi ifade ettiğim en müthiş sanatsal imgeydi. Kaldırımları yarması , toprağı araması, kentlerde insanlarla ve insana rağmen yaşaması , son zamanlarda tam da göz göre göre katledilmesi... Onun sabrı, gücü, teslimiyeti, insan nesillerini görecek kadar sessizce ve uzun yaşaması, tabii çocukken okuduğum, Vasconcelos'un Kayığım Rosinha 'da anlattığı büyüme, dönüşme ve ölme hikâyesi anlatılan ağaç, bana her zaman ilham verdi. Geçen gün çiçeklenince  Hoya carnosa  olmadığı ortaya çıkan balkonumdaki Madagaskar yaseminiyle tekrar canlanan, çok severek izlediğim Latife Tunç ve oğlunun Karadeniz turuyla da film şeridi gibi gözlerimin önünden geçen bahçecilik, doğa, ağaçlarla dolu günlerime geri gittim. Hepsi ayrı yerlerde yazılı, tüm fotoğraflar da arşivli. Ama buraya küçük bir seçki k

Amatör bir Profesyonellik Kanalı: İnstagram ve Görsel Sanatlar

5 yıl önce İngiltere'deyken bir instagram hesabı açmamakta inat etmiştim. 3 bin fotoğraf, 300 küsur mektupla döndüğüm yurtdışından sonra bunlardan 5-10 tanesini İngilizce blog hariç hiçbir yerde yayınlamadım, internete vermedim. Peki niçin? Öncelikle, instagram görsel formatı itibariyle, plastik sanat dalı olarak alıştığım ve sevdiğim fotoğraf karelerine uygun değildi. Görünürlük, tanınırlık için, özgün kadrajları kırpmak, eksiltmek istemedim. Ayrıca, bir ig hesabını bu vizyon ile oluşturursanız, buna hep devam etmeniz gerekir. Bu, kendini öne çıkarmak anlamı taşıyacaktır. İnternet alanını bu kadar ciddiye almak, varoluşunu bu ortama bağlamak bazı ciddi sıkıntıları da beraberinde getirir. Bir tanıtım kaygısı kazanılır öncelikle. Beğenilme arzusu, hit takibi, istatistik dertleri, binlerce anlık görsel paylaşan kullanıcı arasından sıyrılmak gibi hedefler meydana gelir. Peki amatörlük? Severek yaptığın bir şeyi, sadece sevmeyle sınırlı tutarak yapmaya devam etmek. O zaman bu

Fikrî Mülkiyet ve Yeni Bir Güvenli İntihal Ortamı Olarak Instagram

Bu blogu yıllar önce açmadan önce en fazla düşündüğüm konu, ilk yazımın da konusu olarak ortaya çıkmıştı. Blogun ilk etiketi, "itirazım VAR" olmuştu. Bir günde yüzbinlerce fotoğraf, görsel yağmuruna tutuluyorken, biz niye buna katkıda bulunalım?  Herkes bir şeyler yazarken, biz niye yazalım?  Twitter ile bu soru hız kazandı, instagram ile fotoğrafın varoluş amacı daha da değişikliğe uğradı. 10. yılına yaklaşan blog yazılarına inatla devam ederken, pekçok blogger arkadaşımın, blog sayfalarının 2-3 yıl öncesinde kaldığını üzüntüyle farkettim, çünkü artık ig'da bir-birkaç görsel altına bir şeyler yazarak bir günde yüzlerce kişiye ulaşırsınız. Yazı da, görseller gibi,biçim değiştirdi. Ancak o bir blog formatı değil. Evet, daha "viral". Hit veya izleme sayısı daha yüksek. Peki özümsenme miktarı nasıl? Ne kadar hızla birilerine ulaşırsanız, kurduğunuz bağın da o kadar hızla yok olabileceğini aşikâr. Kısa sürede kurulan ilişki, kitaplarla bile, son derece yüze