Ana içeriğe atla

Delikanlı

Büyük eserlerinin arasında hiç anılmayan, gizli kalmış bir yapıttır Dostoyevski'nin Delikanlı'sı. İlk sayfalarda bir Suç ve Ceza'nın ön çalışması, bir taslağı izlenimi verebilir size. Ancak daha sonra roman, bu izlenimden kurtularak kendi başına büyümeye, bir özgün sanat eseri olmaya doğru ilerler.

Bir kitapla ilgili fikirleriniz, ondan önce okuduğunuz pekçok kitapla birliktedir, bu nedenle bir kitap üzerine hiç kimse tek bir görüşte birleşemez. Açıkçası bu kitaptan önce Suç ve Ceza'yı okumuş olmak, onun etkilerinden kurtulmam için düşünmeye yöneltti beni ve daha güzel bir tat almamı sağladı.

Delikanlı, Arkadiy Makaroviç (Andreyeviç) Dolgorukiy'nin ta kendisi; Dostoyevski'nin kendi yüreğinden en çok iz taşıyan karakteridir bana göre. Baba figürünün özlemi ve nefreti arasında geçmiş kayıp bir çocukluk ve babayla (Andrey Petroviç Versilov) buluşma, onu çözmek için geçilen çetrefilli yollarda annesi, kızkardeşi, yasal kardeşler ve babasının ilişkide olduğu iki soylu ailenin arasında savrulur...

Her romanında olduğu gibi edebiyat dünyasına bir klasik karakter kazandırır yazar, bunda ise bu kişi Versilov'dur. Versilov'un yasadışı oğlu olan Arkadiy, babasının çağırması üzerine Petersburg'a giderken yüreğinde herkesten gizlediği bir ülküsü vardır. Kente gelmesiyle içine girdiği bazı çevreler onu ülküsünden uzaklaştırmaya başlar.

Yazarın en katmanlı yapıdaki kitabı bence bu kitap. Olayları önce Arkadiy'nin başından geçenlerle görüyorsunuz, sonra farklı kişilerin farklı zamanlarda anlattıklarıyla aynı olayların bambaşka yönlerinden haberdar oluyorsunuz, tıpkı dev bir bulmaca gibi. Sonlara doğru artık çok iyi bir polisiye okuyor olduğumdan emindim, oysa hiç sevmediğim bir türdür, ama Dostoyevski bu kanımı içeriden yıkmıştı. Olayların geçtiği süreler oldukça kısa ve sayıları azdır, ne var ki birbiriyle bağlı herkesin farklı bildikleri nedeniyle kitap 600 küsur sayfaya yayılmıştır.

Bu kitap Rus yaşamı üzerine değil, fikirleri üzerine çok derin detaylar verir. Her bir kişinin öyküsüyle başka bir yönüyle tanışırız Rus'luğun. Hiçbir yerde yenilen yemekler, mekanlar üzerine detaylar yoktur. İnsan betimlemeleri çok az ve özdür.

Zavallı Olya'nın hikâyesi değme Türk filmlerine taş çıkarır, Anna Andreyevna ve Katerina Nikolayevna ise nredeyse yüzyıl sonra çekilmiş bir Yalan Rüzgârı'ndaki karakterleri aratmazlar. Pyotr İppolitoviç Rus halk hikâyeleri ve efsanelerini dinlemeniz için mükemmel bir kaynaktır, Makar İvanoviç ise karısıyla ilgili acısını yüreğine gömerek tüm ülkeyi gezmeyi seçmiş, manastırlar ve hikâyeleriyle dolu bir erendir.

Savları ve bitmek bilmez tartışmalarıyla kaybolmuş Rus gençliğinden Kraft, Dergaçov, Yefim ve Vasin, kumar masalarında yozlaşmış soylulardan Prens Sergey Petroviç, Aleksey Vladimiroviç,.. Üçkâğıtçıların onlarca çeşidinden birkaç seçki, Stebelkov, Jibelsky, Lambert, Trişatov, Semyor Sidoroviç... Herkes bu delikanlının hayatında bir yer tutar.

Suç ve Ceza'daki içine kapanık, ıstıraplı ve suç işlemeye iten tezlerine sıkı sıkıya bağlı Raskolnikov'dan daha konuşkan, daha etkilenmeye açık, sevgiye muhtaç, tutkulu ve kararsızdır Arkadiy. İnsan okurken bunu yazanın ancak bir delikanlı olabileceğini düşünüyor. Oysa yazar bunu yazdığında 54 yaşındaydı. Tüm enerjisi, aptallığı, saflığı ve tutarsızlıklarıyla apaçık karşınızdadır Delikanlı.


Delikanlı, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Rene Girard'ın Sonsözüyle
İletişim Yayınları, çev. Ergin Altay
Dizi Editörü: Orhan Pamuk
592 sayfa, 4. basım İstanbul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze