Ana içeriğe atla

Londra Sizi Çağırıyor! / London Calling!

Şansıma, Londra'yı tek bir günde gezip bitirmemin şart olmadığı bir yerdeyim. Tek bir müze bile, benim gibi sanat meraklısıysanız en az 2-3 saatinizi alabilir. Londra sokakları da en az 1 saatinizi alır.
Bir gece önceden, nerelere gidilecek, metronun hangi hattıyla gidilip, hangisiyle dönülecek karar verip not almanıza rağmen.. 2-3 yer eksik kalacak, vakit yetmeyecektir Londra'ya. /

To my luck, I live in a place so near to London, that I do not need to nearly kill myself to see as many places as I can. Even a single museum will require at least 2-3 hours time, if you are interested in art like me. Walking only in the streets in a small area takes an hour minimum. Although you select, take notes on the places to go and draw a route to follow one night before... You will not be able to see 2-3 places you decided to see anyway. 

Sırayla gidelim.
Önceden yazıyorum, çünkü fotoğraflara (öyle çok sanatsal, uzun müddet uğraşılarak çekilmiş olmadıkları halde) dalıp gittiğiniz zaman, yazı namına hiçbir şeyi okumayacağınıza eminim. Londra'nın kelimelere ihtiyacı yok. /

Let's go step by step. I am writing all  these before the photos (though they were not taken with care or in a  long time), because I'm sure nobody will be reading anything once they begin scrolling down the photos. Also, London does not need excessive words.

Metro! (cidden silindirik bir tüpten farksız.) / Tube! Not any different from a cylindrical capsule.

Hyde Park'ta kaybolmak her turistin ilk alışkanlığı. / Getting lost in Hyde Park is the very fist habit of every tourist.


Sincaplar. Hiç kaçmıyorlar. Ne verseniz gömüyorlar. / Squirrels. Never run away from you. They bury whatever you give.
Hyde Park Corner.
Wellington Arch
Buckingham Sarayı'na giden yol. Aslında yol değil, dev bahçeler diyelim./
The road to Buckingham Palace. In fact it is not a road, rather enormous gardens.




Victoria Anıtı. / Victoria Monument.

Green Park. Başına bir de 'sonsuz' eklenmeli. /
Green Park. The word 'infinitely' should be added in front of it.

Biraz soluklanalım. Hava kapalı, yağmur başladı. Kimin umurunda.
Oxford Caddesi. Dünyanın pek çok markasının mağazaları. Sonu yok!
Regent Caddesi. Çok estetik binalarla çevrili. Dev bir güruh olarak akıyorsunuz ileriye. Piccadilly Circus. Londra'nın ünlü buluşma noktası. /

Take some breath. Started raining. Who cares. Oxford Street. Shops of many international brands. Has no ending! Regent Street. Surrounded by very historical buildings. you flow as a large tourist river ahead. Piccadilly Circus,the famous meeting point in London.

Crimean Savaş Anıtı. Adım başı tarih. / Crimean War Monument. History in every step.
Admiralty Arch
Trafalgar Meydanı. Akşama doğru... /
Trafalgar Square. It is getting dark.
Ulusal Galeri. Van Gogh eserleri odasında Dr Who ve meşhur sahnesiyle aşırı duygulanmak. Galeri hediyelik eşya dükkânını es geçmemek./
National Gallery. Becoming very emotional in the room of van Gogh paintings, remembering the scene of Dr Who series there. A very nice gift shop, not to be missed!
Metro duvarlarına Londra'daki çoğu turistik yer resmedilmiş ve bilgileri yazılmış. Harika! /
The walls inside the tube stations are all painted with touristic places and information added. Lovely!
Trafalgar Savaşı'nın Londra metro duvarlarındaki temsili. /
The Battle of Trafalgar on tube walls in London.

Galiba yerin 4 kat altındayız. Metro ağı inşaatına başlanırken papazların 'cehennem zebanilerinin gürültüden rahatsız olacakları' düşüncesiyle veto edişlerine hak vermemek elde değil./
I think we are four levels below the ground. It is impossible to deny the past warnings of the priests who were trying to stop the tube constructions by telling that 'the noise would disturb the demons in the hell.'

Akşam trenine ancak yetişebilmek! Waterloo Tren İstasyonuna giderken, tüpte oturunca farkediyorsunuz yorulduğunuzu. Ve trene girip oturduğunuzda London Eye, karşıdan size göz kırpıyor. Bir dahaki sefere! /
Barely catching the train in Waterloo! You realize how you get tired while sitting in the tube. And the London Eye glances at you as you sit inside the train. See you next time!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze