Ana içeriğe atla

Barselona! Rüyalar Şehri - City of Dreams: Barcelona

Altı gün süren ve üç etkinliğin birleşik yapıldığı devasa bir konferans için Barselona'daydım. 3600 katılımcılı, kongre sarayına sığmayan bir etkinlikti. Tabii ki yalnızca bilim yapmadık, aynı zamanda çok meraklı turistlerdik; benlikleri parçalanmış, kente mi inse havuz kenarında güneşin tadını mı çıkartsa yoksa toplantı salonlarında bilim mi yapsa karar veremeyen turistler.

I was in Barcelona, Spain for a joint conference with 3600 participants, lasting for 6 days in July. Of course we did not deal only with science those days, but we were also very curious tourists at the same time, whose souls were divided sharply between whether to see the city, or enjoy the sun by the pool, or deal more with science indoors. 

Ben kente bir gün erken varınca büyük kısmını gezme şansım oldu, ayrıca diğer günlerde de akşamları gezdim. İki Barselona haritası ve bir de kitabıyla tüm hazırlıklarım tamamdı, Katalan arkadaşlardan önemli tavsiyeler almıştım. Daha gelmeden kentin ana dokusunu ezberlemiştim bile.

Since I had arrived a day earlier, I had a chance to see most of the important places recommended for a beginner of Barcelona that day; and also stepped out in the evenings to breathe the city as much as I could until the last day. I was ready for everything with my two maps and a thick guide book, also got the best tips from my Catalan friends before my flight.

Şunu söylemek şart: "Mimarlık bilmeyen giremez!" diye bir yazı asılabilir şehrin girişine. Londra'dan bile daha inanılmaz bollukta mimari örnekler bir arada bu kentte. Mimariyi seviyorsanız burası bir Cennet. Sağınıza solunuza tepelere bakmaktan boyunuz uzuyor.

I have to mention this: They should hang a sign at the entrance of the city: "Those who do not know/appreciate architecture shall not pass!" You will see many more finest examples of architecture here, than you can see in London. If you like architecture, here is a heaven for that. You can have a taller neck after looking to your right, left and above too much!

İlk gün Eski Kent'i içime sinerek saatlerce dolaştım. Metro sistemleri oldukça iyi, Londra'nınki kadar karmaşık değil, ya da New York'taki gibi pişmiyorsunuz. Ferah ve klimalı. Ama tamamen turist dolu, en çok da Almanlar vardı. İspanyol kadınlarını gür, uzun siyah saçlarından hemen tanıyabilirsiniz. Kentte bazı turistik merkezler birbirine çok uzak, o yüzden metro kullanmanız şart. Ama kimi yerler sade ve sadece yürünmeli, önce o kısımlardan başlayın.

I had a chance to see the Old City for hours the first day. The metro system is fine, not as complex as London, or boiling like the underground in New York. It has been built wider and with air conditioning. It was full of tourists, mostly with Germans. you can distinguish Spanish women from their long, healthy black hair immediately. Some touristic attractions are very far to each other, so you have to use the underground. But some regions deserve a long walk, so start from those places.

Önce Kolomb Anıtı'nı görmek gerek, İspanyol pasaportlarının ilk sayfasında Amerika kıtasına yaptığı yolculuk resmedilir, bu başarılarıyla gurur duyarlar; ve sonra Rambla del Mar; denizi görmek insana müthiş iyi geliyor. Köprüde ilerlerken yerlere yayılmış muhteşem buzdolabı mıknatıslarından anneniz için bir iki tane almayı unutmayın! Dönerken bir yat geçecek olunca köprüyü kapattılar, ve dakikalar içinde yüzlerce insan aynı yerde biriktik. Geçiş açılınca müthiş bir kalabalığın üzerinize geldiği anı görmek çok ilginçti. Gökyüzü ve bulutlar muhteşemdi, bu sayede yüzlerce fotoğraf çektim.

Columbus Monument is a must-see, all Spanish passports have a cool sketch of his journey to discover America in the first page, and they are rightfully very proud of it. Then, you turn to walk on Rambla del Mar, and the sea is fascinating to watch. Don't skip buying the magnificent fridge magnets to your mother on this deck! On the way back, they closed the passage to let a yacht pass, and hundreds of tourists arrived there in a few minutes. When the deck was reopened, it was very interesting to see a big crowd coming over you. To my luck, the sky and clouds were amazing, so I took hundreds of pictures.


Martılar Amerikan martılarından daha büyük ve şamatacı.
Seagulls are bigger and funnier than American seagulls.




Şimdiden alışın, her tarafta İspanyol ressam ve mimarların ismini göreceksiniz.
Get used to that, you will see the names of Spanish artists and architectures everywhere.

Hemen bir mola; Las Ramblas'ın başlangıcında minik bir İspanyol restoranı. Orada hayatımın tavuğunu yedim, market tavuğunun anlamsız plastik bir nesne olduğuna tekrar kani oldum. Midemin iki katı büyüklüğündeki tabağa sadece 12 € ödedim. Las Ramblas saatlerce yürümeniz gereken, dev ağaçlarla gölgeli, mağaza ve güzel binalarla çevrili upuzun bir yol.
A quick break: a small Catalan restaurant at the beginning of Las Ramblas. Had the chicken of my life, which was very big and nicely cooked. I was convinced (again) that the market chicken is a plastic object with no meaning. And I paid only 12 € for a plate twice as big as my stomach. Las Ramblas is a long road to walk, with the trees, shops and nice buildings aligned at each side.

Bu arabayı istiyorum!
I want this car!


Reial Meydanı; dört tarafı kafelerle çevrili, ortasında büyük bir çeşme olan genişçe bir meydan. Las Ramblas'tan ilerlerken sağa sapınca karşınıza çıkan bir sürü turistik yerden biri. Buraya gelmeden sola saparsanız Güell Sarayı sizi bekliyor, ancak önündeki turist kuyruğunun uzunluğuna hazırlıklı olun.
Plaça Reial is a wide square surrounded with cafes and a fountain in the middle; you can access there by turning right while walking on Las Ramblas. Another place before coming here is Palau Güell, but do not get shocked seeing the tourist line in front of it.

Palau de Generalitat binaları. Sokak lambaları ve çiçekler.
Palau de Generalitat. I love the street lights and flowers.

Ara sokaklardaki balkonlar. Bu tür detayları çekmeyi seviyorum, kentte süren gerçek yaşamdan kesitler sunuyor, herkesin görmek için gittiği ve görüp döndüğü yerler haricindeki yaşamı.
The balconies of the buildings behind the main tourist attractions. I love taking photos of such areas. There are always some details of real life going on there, rather than the famous regions where everyone goes to see.

 Katedrale şort veya kısa etekle girmeniz yasak. Hava 36 C olunca ve %70'i turist olan bir metropoldeyken bu kural pekçok turistin kapıda kalmasına sebep oluyor elbette.
You are not allowed inside the cathedral with your shorts or skirts. When it is 36 degrees Celsius a lot of tourists have to stay outside and protesting.

Katalan Konser Sarayı. Muhteşem bir hediyelik eşya dükkânı var. Günlük turlar sabahtan öğleye kadardı, ben akşama doğru ulaşınca katılamadım. Konser salonu ve duvarları, sütunları muhteşem bir işçilikle yapılmış. Madem göremedik, kartpostallarını alalım dedik; uçlarında minik kemanlar oturtulmuş kalemler bile vardı.
Palau de Musica Catalana. Has a very beautiful gift shop, not to be missed. Daily tours are from the morning until afternoon, so when I arrived in the evening, I could not see inside the concert hall. However, I bought nearly all the postcards. There were even some pencils on which miniature violins were placed at the tips.

 Parc de la Ciutadella. İspanyol arkadaşlarımın kaçırmamamı söylediği yer. Merdivenlerden heykellerin tepesine dek tırmanıyorsunuz. Çok geniş bir park, zemin tamamen kum, rüzgârda sıkıntı olabilir. Ortalık oynayan çocuklarla, müzik yapan gençlerle dolup taşıyordu. İçinde genişçe bir göl de var, suyun içinde büyüyen ağaçlarıyla birlikte. Parkın ucuna doğru gizli kalmış güzel havuzlar da var.
Parc de la Ciutadella. My Catalan friends' firm suggestion to me to visit. You can -in fact, should-climb the stairs to get behind the statues at the top and enjoy the scene. It is a vast park, sand on the ground, may give a hard time with strong wind. Very crowded with kids playing, people dancing or cycling or making live music. you can see a pond with the trees growing in, and some hidden gems towards the end of the park.


Parkın diğer ucunda hayvanat bahçesi de vardı, ama artık ayaklarımda hal kalmadığından geri döndüm. Yazının devamı gelecek, Barselona tek bir yazıya sığmayacak kadar zengin bir şehir.

There was a zoo at the end of the park, but I headed back to hotel since I had no strength left in my feet. To be continued...

Yorumlar

  1. Acaba ispanyol lar da siz kimlerdensiniz muhabbeti yapiorlar mi . Yoksa sorunu futbol takimi taraftarligi ile cozmusler mi. Katalansin değilsin felan mesela. Bi de bu fotolarin bazisinda golge ve ışık arasi denge pek hoş kaydedilmis. Nasil bir makine kullanıyorsun. ;)

    YanıtlaSil
  2. O kadar çok turist var ki, yapsalar da biz anlamıyoruz. Çünkü çoğunda İngilizce yok. Makine yok, telefon ile çektim, evet bazen çok iyi dengeliyor... HTC. Ama iyi bir makine de almam şart, zoom ve gece çekimlerinde telefon yetmiyor. Önerilere açığım :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze