Ana içeriğe atla

Çocuklarımız için İsraf Etmek: "Bu Utanç Bizim"

Yine bir itiraz yazısı ile karşı karşıyasınız. Benim çocuğum en iyisini hak eder'den yola çıkarken benim çocuğum dünyadaki tek çocuk algısına hayran olmaya ne kadar teşne bir topluluk haline geldiğimizin eleştirisidir bu.

Tam yemelik😍
#style #stylishchild #loveit #cute

metniyle paylaşılmış şu görsele büyük itirazım var. Ve altındaki tüm yerim, bayıldım, eridiiim, işte bizim çocuk, seninki de böyle olacak, yorumlarına. Esirgemedim, oraya da yazdım. Bir Allah'ın kulu çıkıp da bu ne israftır arkadaş, ayağına pabuç bulamayan, karnına yemek girmeyen çocuklar var, dememiş. Kaynak hesap belli değil, belli ki birisi çekip yüklemiş ve ekran görüntüleriyle yayılmış sosyal medyaya.

Burada gördüğüm şey güzellik değil, israfın içinde yüzü gözü gözükmeyen bir kız çocuğu. Başına gelenleri çok anlayabildiği de tartışılır. Parıltı ve gösterişin minik hali, onu yine de daha masum, tatlış ve yemelik hâle getirmiyor. Çocuğunu cicili bicili giydirmek herkesin özlemi ve hakkı, ama bunun çizgisini kaçırmak çok kolay. Ancak benim eleştirim bu bireylere değil. Elbette çocuğunu giyim, koşullar, olanaklar konusunda müthiş mütevazı yetiştiren, başka çocuklarla da paylaşım yapan anneleri başımın tacı yapıyorum.

Eleştirim, görünce ayılıp bayılan ve bir tane bile farklı düşünemeyen çoğunluğa. O çocuklar bizim derdimiz mi, denebilir. Evet derdimiz, olmalı; çünkü kimse ölene dek aynı refahı, lüksü sürmeyecek. İllâ bir darlık yaşamadan, o durumlardaki çocuklara el uzatmak müthiş değerli. Benim herşeyim var ve köşemde mutluyum yerine, iyi durumdayım şimdilik ama herkes değil, onlar için yapabileceğim neler var acaba, diyebilmek.

Bunun "tam yemelik," gibi bir yönlendirmeyle sunulması da ayrı bir problem. Lüksü, şatafatı, israfı "güzelleştiren" her paylaşıma içsel bir tepki duymayı başarabiliriz. Böyle bir refleks geliştirerek çıkılabilir bu yola. Vicdanlı bir toplum olmak, her lüks görselini hemen kabul eden otomatik ruhlu bir güruh olmaktansa. Hayır, bu bir utanç. Ayağındaki plastik terliği çıkarıp bot giydirilen çocuğun videosunu geriye saran (botun çıkarılıp plastik terliğin defalarca giydirildiği) bir yayında Ümit Kavak'ın (instagram: fetteho) defalarca tekrarladığı gibi: Bu utanç bizim. Bu utanç bizim. Bu utanç bizim.

Şuraya sadece bir tane bayılmalık ve yemelik görsel bırakıyorum. Toplum olarak bayılma ve yeme kriterlerimizi güncelleme zamanıdır. Mont bot yardımlarına katıldığımız ekiplerden onlarca çocuk görseli de koyabilirdim. Bu çocuklar kendilerine verilen şeyin çok daha farkında ve bilinçli bir minnet duygusuna daha yakınlar. Bunu gözlerinden de okuyabilirsiniz. Bu onların daha şükrünü bilir ve paylaşımcı yetişmelerine kapı açar. Bu da empati yapabilen, kendini hoşnut etmek için bir şeyler alacakken haddi aşmayan, başkalarını da gözeten bir nesil getirebilir ki, toplum için bundan daha güzel bir şey düşünemiyorum.

2. fotoğrafın hakları, Ankara Yardım Faaliyetleri (instagram: ankara.yf) ekibine ait olup, saklıdır.
İlk görsel instagram'da modavegusto hesabından alınmış olup esas sahibi bilinmemektedir.

İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.




Yorumlar

  1. Tam da söylemek istediklerimi söylemişsiniz.. sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Çok doğru tespitler kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Evet çocuğumu kıramadım kaçtane var ki yapacağız ama burda anne anne babannne dedlerin teyzelerin de suçu var her gün biri bir ayakkabı elbise alıyor çocuk 2 kere zor giyiyor çünkü hemen küçülüyor inşallah daha bilinçli olurlar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze