Ana içeriğe atla

Yanardağ Sevgilim

Tamaro'yu anlamak için yetkin bir bilgin olmak gerekmez. Sorgulayabilen, sorabilen birisi olmak yeterlidir. Çünkü bunları yapamadığınızı farkettiğiniz an, onun bu aşk romanını hissedebilirsiniz.

Aşkı arayan genç bir kadının sürüklendiği skandal ile birlikte, o ve kocasının hayatlarının mahvoluşunu, böyle sıradan kelimeler ve cümlelerle özetleyebilir ama o yazındaki sıradışılığı dile getiremezsiniz. Aşk denen şeyin tüm bu edebiyat ve sinema eserlerinde böylesine işlenilmesinden sonra, yeni ne okunabilir ki, üstelik bu kadar avam bir başlık, kör göze çift parmak bir kitap kapağı resmiyle? Yanılacaksınızdır.

Tüm roman boyunca, kentin yakınlarındaki bir yanardağın devinimleri, hareketleri ve belirtileriyle bu insanların zaafları, zayıf kararlılıklarını birlikte okursunuz. Okumazken bile ilişkilendirirsiniz bunları. Aşık oluş, teslimiyet ve terkedişten ibaret tüm o yapıtların aksine. Tamaro'yla birlikte aşkın o en baştaki ürkütücü güzelliğini, el değmemiş bir inci gibi karşıdan parıldayışını seyredersiniz; sanki bu insanlarla birlikte bir balo salonunda dikiliyor, herşeyi görüyorsunuzdur. Sonra tutkunun bildik ama bilinmedik yollarını geçer ve aşıklardan evvel tasalanmaya koyulursunuz, sesinizi onlara duyurmaya çalışmak boşunadır. Kitap size anlatırken aslında siz anlatmak istersiniz, yazar buna izin veren bir sessizlikle anlatır.

Sonunda her biri, kendi bencilliği ve toplumda yer edinmekte kullandıkları ikiyüzlülüğün kurbanı olarak gözden düşerler. Geriye yalnızca aşk kalır, o da sizin okuduğunuz ve tadı zihninizde kalan aşktır.

Yanardağ Sevgilim, Susan Sontag
çev. Mehmet H. Doğan
Can Yayınları, 407 sayfa 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze