Ana içeriğe atla

Bir Haftalık Oksijen

...Bir günde indi ciğerlerime.

Kırıldı tırnaklarım, çıktı ojelerim, bozuldu fönüm. Kenardan bakıyor topuklular, süslü çanta, küpeler bileklikler. Silkindim şehrin tüm kaplamalarından.

Ben de kalkıştım sonunda, bayram değil seyran değilken, hele tatil hiç değilken pedallara basmaya. Planlaması hiç olmayan ve gittikçe çirkinleşen kentimin akciğerleri ODTÜ'de atladık bisiklete, ormanların arasına.

Yürüyüş ve koşu yapanlar, aheste aheste el ele yürüyen çiftler arasında, heyecan içinde aldık ruhumuzu gittik tepelere. Ayna gibi mavi göğe bakmaya doyamadan, ayaklar isyan edene kadar sürdük. Kollarıma uç uç böcekleri kondu, nereden gelmişse vites telinde mini mini bir örümcek benimle seyahat etti.

Bu patikaları, ağaçlar arasındaki yolları bu kişiler bilirmiş de, biz bilmeden nasıl yaşamışız bunca zaman? Evlere niye tıkılmışız?

Hep görürdüm pedalsesi.com sayfalarında doğanın kucağında mutlu olanların yazılarını. Şimdi artık biz de dahil olduk bu insanlara.

Herhalde bisiklet sevgisiyle haşır neşir olan herkesin aklından ilk geçirdiği düşüncelerdir bunlar, niye daha önce yapmadık bunu; temiz hava ve yeşillik, fiziksel aktivite ve spor, mutluluk...

Teknolojiyle gelişen herşey bizi daha az hareket etmeye yöneltiyor gibi görünüyor, ama aynı teknoloji bisikletleri de çok geliştirmiş. Patenle kayar gibi gidiyorsunuz yollarda, herşey konforla spor yapmak için, tüm aksesuarlar performansınızı izleyebilmeniz için.

Çocuklarınıza bisiklet alın, güvenli koşullarda sürmelerini sağlayın. Çocuklukta başlıyor doğa sevgisi, spor merakı. Küçük yaşta bilgisayar, cep telefonu alırsanız tüm gün oturup ekrana bakmaktan başka bir şey yapmayan ağzını bıçak açmayan bir ergenle başbaşa kalırsınız.

Sana araba alayım mı diyor bey, hayır bisiklet al, diyorum. Çünkü arabadan-in-arabaya-bin insanı olmak istemiyorum. Vücudun hareket azlığına alışması çok kolaydır. Yaya kalmak daha eğlenceli ve zahmetli hep. Bir arabadan, kaç yüzmilyonluk şeylerden daha faydalı bisiklet. Delicesine tükettiğimiz onca şeyden daha ömürlük.

Ne kahve ne latte, geldiğimden beri 2 litre su içtim. Uyku daha derin, adımlar daha emin, bu süslü saat de fazla geliyor.

Yorumlar

  1. ha-ri-ka-sın :)
    nihayet bloggerlerden kafama göre biri çıktı karşıma bisiklet konusunda :D
    ben de bisiklet kullanıyorum, hatta şehir içi ve haftanın 3-4 günü işe bisikletle gidip geliyorum :)
    o duyguyu tarif edeni okumak bile nsıl heyecan veriyor bilsen !
    bol pedallı günler ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Çokkk sevindim.
      Meraklılara: The Health Benefits of Cycling
      http://cyclehelmets.org/1015.html

      Sil
  2. Serra,
    dün kitapçıda dolaşırken "wedding planner" adında bir dergi / kitap gördüm, "serra yazmış olabilir mi?" dedim bir an kendi kendime.
    bence bi denemelisin böyle bir şey, mesela "nişan planner" gibi:)

    selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))) valla ikinci mesleğim planlamak olurdu. süper tespit.

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze