Ana içeriğe atla

Cambridge - II

Cambridge gezisinden notlara devam ediyoruz... İlk yazı şurada >>
Continuing the notes on my Cambridge visit. Click for the first part >>

Cam Nehri'ndeki gezintinin sonuna geliyoruz. Nehre kadar dökülmüş salkım söğütlerin altından geçiyorsunuz.
Towards the end of our punting adventure on River Cam. You pass under drooping willows, with leaves nearly touching the water.

Tüm o mühendislik kitapları Cambridge şehir dışındaki tesislerde basılıyor ve ilk elden burada satılıyor! Bu yayınevinin Tükiye temsilcisi olabilirim!
All those engineering books are pressed in Cambridge and this is their first stop. I can be the representative of Cambridge University Press in Turkey, since I have a dozen of their books!

The Eagle: Bu mekân 1600'lü yıllardan kalma. Dış kapıdaki levhada, Watson & Crick'in, "yaşamın sırrı"nı bulduklarını (DNA) ilk kez burada ilan ettikleri yazılı.
The Eagle: This inn dates from around 1600. A plaque outside record that Watson & Crick first announced their discovery of "the secret of life" here - the structure of DNA.

Söylenen o ki, öğrenciler bu üniversitede üç kapıdan geçer: ilk gelişlerinde Aşağılanma Kapısı, sonra her gün Erdemler Kapısı ve en son Onur Kapılarından çıkarlar. mezun olduklarında Senato Yolu denilen kapıdan çıkarak bu sokağa inerler. Ben ise Şapele girmek için bilet alacağım yeri ararken, bu kapıdan yanlışlıkla da olsa girdim ve çıktım!
Senate House Passage: It is said that a student passes the three gates when he/she comes to the King's College. The first day, he enters the Gates of humiliation. Then every day, he passes through the Gates of Virtue. Finally he walks out from the Gates of Honour and graduates. Since 1730, every Cambridge graduate has departed from Senate House, descending the steps to be congratulated by proud senior college members. I was looking for the place to buy tickets to enter the Chapel, and mistakenly I entered this door, glanced inside, and walked out again! It was my luck that I walked through those doors without even graduating King's College!

Trinity College: Kapı üzerindeki heykel VIII. Henry'i temsil ediyor.
Trinity College: the statue on the top of the gates is for Henry VIII.

Trinity Kolej bahçesindeki bu ufak elma ağacı, Isaac Newton altında otururken başına meyvesini düşürerek Yerçekimi Kanunu bulmasına ilham veren ağacın soyundan.
The small apple tree in the lawn is a descendant of the famous tree whose falling fruit inspired Isaac Newton to the concept of gravity.



Bridge Caddesi ufak bir mola için iç açıcı mekânlarla dolu. Buradaki binaların tasarımı ilgi çekici: o zamanlarda binalardan, zeminde kapladıkları alana göre vergi alındığı için, çoğu binanın giriş katı son derece ufak, üst katları ise daha geniş.
Restoran, cafe ve pub'ların girişlerindeki bu tasarımlara bayılıyorum.
You will find many tempting places for refreshment along this street, especially some of the most traditional English pubs such as The Baron of Beef & The Mitre. There are several examples of medieval buildings along this street. The overhanging upper floors arose from the "Ground tax" charged in the old days: tax was calculated according to the area of the ground covered by the building. To cheat more space, upper floors were built wider!
I adore the entrances of local restaurants, cafes and pubs.

Greene King: Cambridge gezisi yapmaya hazırlanıyorsanız ismini mutlaka işiteceğiniz bir diğer mekân. 
Greene King on Bridge Street: If you are intending a visit to Cambridge, you will definitely hear or rad about the name of this place. 

Aziz John Koleji. Arka bahçe. / St John's College. Rear garden.




Park Teras. Öğrenci olup bu evlerde yaşadığınızı düşünsenize!
Park Terrace. Imagine you are a student and living in one of these houses! 

Öbeklerle küpe çiçekleri.
Giant Fuchsia bushes. 

 Uçsuz bucaksız yeşil alanlar. AVM'ye gerek var mı hiç?
Unbounded green. Do you think there is any need for shopping centers?




Çoluğundan çocuğuna herkes bisiklet biniyor.
Everyone is cycling here, at every age.





Saatlerce yürüyüp kenti olabildiğince gezdim, ama istasyona dönmem gerekiyordu. Halen bir yerleri daha görmeye, fotoğraf çekmeye çalışmaktan treni son dakika yakalayabildim! Göremediğim yerler kaldı, buraya tekrar gelmeye de kararlıyım! 
After walking for hours I had to go back to the station. I was still trying to see more, and take photos, so that I barely caught the train to London. There are a lot of places left unseen, surely have to come back again!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze