Ana içeriğe atla

Victor Hugo, Notre-Dame ve Mimari

Çocukluğumuzdan itibaren Victor Hugo'nun Sefiller ve Notre-Dame'ın Kamburu romanlarını çok duymuşuzdur; ya da daha da kötüsü, filmlerini, veya bale uyarlamalarını izleriz. Daha da kötüsü, çünkü her sanat dili, kendine özgü ifadesiyle yazın dilinde kendini ifade etmiş her eseri farklı şekilde var eder. Bir eserin başka bir sanat biçemindeki ifadesiyle karşı karşıya geldiğinizde, o eserle karşılaşmış veya onu okumuş sayılmazsınız.
Roman ilk yayınlandığında,üç bölümünü içeren dosya kayıptı; ya yeniden yazılacak ya da onlardan vazgeçilecekti. Yazar, bu üç bölümün ikisinin, romanın ve olayların özünü etkilemeyen sanat ve tarih bölümleri olduğunu ve okuyucuların bunların kaybolmasının farkına bile varmayacaklarını düşündü ve onları gözden çıkarma yolunu seçti. Bugün söz konusu bölümler bulunmuştur. Böylece eser şimdi bütünüyle karşınıza çıkmış oluyor:yazarın hayalini kurduğu gibi...


Şubat 1831'de yazarın kitaba yazdığı ilk not ve Ekim 1832'deki son düzenlemeye eklenen notları okuduğunuz anda, bu kitabın mimariye adanmış bir dua olduğunu anlıyorsunuz. Oysa siz edebiyat tarihi boyunca onlarca kere işlenmiş olan Güzel ve Çirkin yapısına tüm özüyle göz kırpan bir kitap bekliyordunuz değil mi?

Victor Hugo, Paris'in romanın geçtiği varsayılan 1480'li yıllardan, kendi yazmakta olduğu döneme kadar tüm şehrin mimarisini ilmek ilmek işler ve şehrin anıtlarının nasıl birer birer yok edildiğini gözler önüne serer. Notre-Dame Kilisesi'nin zirvelerinden tarif ettiği Paris'i okurken, bir mimar eline bir kalem kâğıt alarak o asrın kentini eksiksiz çizebilir.

Yazarın bir masal anlatır gibi aralarda kendini de anlatının içine katarak, eleştirmek istediği noktalarda bir anda yaşadığı devire sıçrayarak karşılaştırmalar yapması, ya da kendi bilemediği şeyleri özür dileyerek geçmesi beklenmedik bir üsluptur. Burada çevirmen İsmet Berkan'ın da emeğinin hakkını vermek gerekir.

Kitabın bence en çarpıcı bölümü, Beşinci Kitap'ın İkinci Bölümü'üdür, ve matbaanın, mimariyi nasıl yok edeceğini açıklar. Kağıda yapılan baskı, taşa yapılan baskıyı (mimariyi) yenecektir, ve böylece, mimarinin taştan elinin altındaki resim ve heykel sanatları, özgürleşecek, kendi yollarını çizecektir. Yaklaşık 16 sayfalık bu bölüm, belki de tüm mimarların, ve sanat dallarının gelişimiyle ilgilenen okuyucuların kaçırmaması gereken bir bölümdür.


Ve son olarak, Notre-Dame'ın Kamburu, umulmadık bir şekilde sona erer, ve çocukluğunuzun bir parçası daha bu şekilde hakikatin kollarına kavuşur.

Notre-Dame'ın Kamburu,
Victor Hugo,
çev. İsmet Berkan, Can Yayınları
654 sayfa

İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Kitap Bağışı

BU YAZIDAKİ KİTAPLARIMIZIN HEPSİNİN BAĞIŞI SONLANMIŞTIR. DİĞER BAĞIŞLAR İÇİN "BAĞIŞ" ETİKETİ ALTINDAKİ YENİ YAZILARA BAKINIZ. Her taşınmamda, kitaplığımı şöyle sıkı bir elemeden geçirir, 'başkaları da okusun' niyeti ağır basarak, en kıyamadıklarım hariç, pekçok kitabımı ayırırım. Bu şekilde 3 kere topluca kitap bağışladım. Bu yıl blogun da varlığıyla, daha uzaktaki insanlara erişmek istiyorum. Kitapların listesini aşağıya ekliyorum. 15 roman, 10 bilimsel kitap, 15 inceleme. İstediğiniz kitap hangisiyse, bu postun altına o kitabın liste numarasını yazmanız yeterli . Ancak önce 'Bu siteye katılın' düğmesini tıklamanız gerekiyor, çünkü e-mail adresinizi yazmanız istenecek. Üye olunmadan yapılan istekler 'anonim' gözükeceklerinden, dikkate alınmayacak.  Bir kişiye en fazla 5 kitap gönderebileceğim. Kargoyu karşı ödemeli yollamaktayım ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum, şubeye bir sürü kitap taşıyacağım çünkü. Haydi başlayalı...