Ana içeriğe atla

Anneler Ayı


Annelik öyle bir değişti ki. Kilo almadan göbek büyüten, diyet yaparak emziren, bunu bir de kitap yapan kadınlar, "3 günlük hamileyim" diye blog yazan kadınlar, bebek odası diye her yeri kırdırıp döşettirenler...

Hamilelik bir övünç, şişinme, göze sokma, buldumcukluk aracı oldu.

Nazardan sakınmak, göze sokmamak, biraz gizli yaşamak nerede kaldı? Aza kanaat eden, şunu aldım bunu aldım yerine herşey sırasıyla diyen?

Tüketim böyle kanatlanınca, Anneler Ayı(!)nda TV reklamlarının cıvıtması da kaçınılmaz oldu. Bir benzerini Sevgililer Ayı olan Şubat'ta yaşamıştık ve daha yeni toparlanıyorduk. Önce 2-3 günde bir gösterilen reklamlar, günde 20-30 adede ulaştı. Her kurum diğeriyle sidik yarıştırarak topluma, alın ulan, ananıza alın! şeklinde bir şey empoze ediyordu. Annemize USB disk, harici disk, laptop gibi şeyler almamız bile teklif edildi. Gazeteler çarşaf çarşaf ekler yayınladılar, çarşaf çarşaf reklamlar aldılar bu eklere. Her şey bir ticari sömürüydü.

Bunlar bana göre Ramazan ayında boyuna yayınlanan, ağız sulandırıcı şahane peynir(li domatesli yeme kombinasyonları)-süt(lü tatlılar)-yoğurt(lu mantı, biber dolmalar, yanına yenen ne varsa) vb reklamlarındaki yırtıcı düşüncesizlikten farksız. Alan var alamayan var. Annesi hayatta olan var vefat etmiş olan var.

Herşeyi görgüyle edeple yaşamak en güzeli. Fazlasını almak yerine, sizin beğenmeyip attıklarınıza bile ihtiyacı olan annelere, çocuklara yardım eli uzatmaya var mısınız? Yeni annelerden tutun da, bebeklikten çıkmış çocuklarıyla kimi kadınların öyle şeylere ihtiyaçları var ki. Haydi sıfırdan almayın. Sizdekileri ihtiyaçlılara verin. Kendinizden başkalarının anneliğini kutlamış olun.




İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Kitap Bağışı

BU YAZIDAKİ KİTAPLARIMIZIN HEPSİNİN BAĞIŞI SONLANMIŞTIR. DİĞER BAĞIŞLAR İÇİN "BAĞIŞ" ETİKETİ ALTINDAKİ YENİ YAZILARA BAKINIZ. Her taşınmamda, kitaplığımı şöyle sıkı bir elemeden geçirir, 'başkaları da okusun' niyeti ağır basarak, en kıyamadıklarım hariç, pekçok kitabımı ayırırım. Bu şekilde 3 kere topluca kitap bağışladım. Bu yıl blogun da varlığıyla, daha uzaktaki insanlara erişmek istiyorum. Kitapların listesini aşağıya ekliyorum. 15 roman, 10 bilimsel kitap, 15 inceleme. İstediğiniz kitap hangisiyse, bu postun altına o kitabın liste numarasını yazmanız yeterli . Ancak önce 'Bu siteye katılın' düğmesini tıklamanız gerekiyor, çünkü e-mail adresinizi yazmanız istenecek. Üye olunmadan yapılan istekler 'anonim' gözükeceklerinden, dikkate alınmayacak.  Bir kişiye en fazla 5 kitap gönderebileceğim. Kargoyu karşı ödemeli yollamaktayım ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum, şubeye bir sürü kitap taşıyacağım çünkü. Haydi başlayalı...