Ana içeriğe atla

"Sen Bir Karamazov'sun"

Dostoyevski'yi okumak için bile, Dostoyevski haricinde kitaplar gerekir. Bu kitaplar bir meal, çeviri ya da anlatı da olamazlar, romanın aslını herkes kendi benliğiyle okur ve kendi benliğinin yön verdiği şekliyle anlar.

TV dizilerine dökülmüş onca entrika, kurulmadık ilişki kalmamışken, Karamazov Kardeşler romanı temelde bir kadını paylaşamama durumu gibi görülebilir, ya da hep vurgulandığı gibi, oğulların babalarını içten içe öldürme isteğinin bir özeti; ama romanı roman yapan asıl alt metinleridir ve bu basit öldürme dürtüsünden daha zengindir - kardeşlerin kişilikleri ve temsil ettikleri; savaşımları, inançları ve inançsızlıkları. Bir baba figürü, edebiyatta yer tutan tüm baba figürlerinin de babası belki de. Çevresindeki birkaç basit insanın yaşamları ve onlardan öğrendikleriniz. Ve kendine has Rus kültürü. Yemesi içmesi, günlük yaşamları, evlilikler, hastalıklar, kavga-dövüşler, yoksulluklar, ölümlere dek. Bunu görsele dökmek son derece zor olabilir. Dökemezseniz, romandan bozma bir Brezilya dizisine dönüşmesi olasıdır.

Romanda üç (aslında dört) kardeş de, yaşamın farklı yönlerini temsil ediyormuş hissine kapılırsınız. Kardeşlerin birbirlerine söyledikleri kadar söylemedikleri de olanlara yön verir. Bunu zihninizi hizaya getirerek yapar Dostoyevski. Karşılaşmalar bir tiyatro oyununu aratmayacak kadar önemlidir, aralarında ise derin iç hesaplaşmalar, geçmişten uzun parçalar vardır. Bu aşırı uzun parçalar da, romandaki tüm eylemlere hizmet eder.

En küçük kardeş Aleksey'in bir manastır mensubu olması ve Hristiyanlık dininin, Kilisenin, Tanrı inancının kıyasıyla irdelendiği, üzerinde düşünülmedik şey neredeyse bırakmadığı sayfaları, bir Müslüman TV dizisiyle yansıtmanız olanaksızdır. Tüm o soruları ve yanıtları, İslamiyet kelimesiyle uyarlayıp diziyi çekseniz bile aynı hissiyatı veremezsiniz. Çünkü tüm o sorgular, o dinin kendi geçmişiyle, haksızlıklarıyla ve savaşlarıyla harmanlanmıştır. Bunlar tüm romana bütünü bütününe işlemiştir, her sahnede bundan bir rayiha vardır. En güzeli ise, okurken hangi dine inanıyor olduğunuz farketmez, çünkü Herşeye Gücü Yeten ve onun kelâmlarından biri olan bir yeryüzü dininin yansıması yapılmaktadır yalnızca. Kitabın ilk sayfasından son sayfasına dek Tanrı kelimesi geçer, oysa bu bir dinî roman ya da kutsal kitap, bir empoze ya da tartışma değildir.

Haliyle, bu bir Karamazov Kardeşler dizisi değil, bir Karadağlar dizisi olmuştur gerçekten. Olaylar benzese de -Dünyadaki tüm olaylar benzerdir- birinin ötekiyle ilgisi yoktur. Gerçekte tüm iyi eserler, başka bir sanat diliyle yeterince ifade edilemeyenler, edilemeyecek olanlardır.

Yorumlar

  1. Bloga girer girmez dosto'm ile karşılaşınca hemen yanaşıverdim seyirci koltuğuna.. severim severim kendisini çok severim..

    YanıtlaSil
  2. Buyrun tabii ki hoşgeldiniz.. Daha da devamı gelecek.:)

    YanıtlaSil
  3. ne kadar duru ve guzel bir anlatimin var a little penny bir anda yazilarinin icinde kayboluverdim :)
    soylemeden gecmek haksizlik olurdu ;)

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkür ederim ne kadar incesiniz:) Daha uzun süre sözcüklerde kaybolmak dileğiyle..;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze