Ana içeriğe atla

New York'ta Bir Gün Daha!

..Sıradan olabilir mi? Asla.

Broadway
İnsan bünyesi ve kültürünü darmaduman ederek baştan yaratan New York'un ilk gününden sonra, gün/geceye biraz daha uyum sağlamış olarak ikinci güne başladık.

Tipik Amerikan kahvaltısının ardından (çeşit çeşit çörekler - birkaçı sırt çantasına-, gazeteler) asla durulmayan turistleriyle buz gibi soğutulan lobiden çıkıp cehennem sıcağı olmaya hazırlanan bir sabahta, Broadway'den başlıyoruz.

NY taksileri, dev müzikal afişleri, ve gökdelenlere biraz daha az bakmaya alışarak. Mamma Mia! Gideceğimiz müzikali de seçiyoruz. Spider-Man. Bunun da müzikali olur mu demeyin! Öyle bir oluyor ki! Şaşıp kalıyorsunuz. Artık sahnede birlikte dans eden ince belli kızlar sinekkaydı adamlar beklemeyin. Bu müzikalde adamlar tepenizde uçuyor.
Greenwich Village



NY metrosuna inip Greenwich Village ile yolumuza devam ettik. Kırmızı tuğlalı, sembolik binalarıyla. Son gün rehberli şehir turunda hangi barda hangi müzisyen çalmış, hangi artist hangi binada oturmuş, tüm detaylarıyla öğrenecektik.

Sabah erken saatler. Washington Park'tan harika ötesi çekimler, upuzun çiçekler ve sincapları saymaca.

NYU, New York Üniversitesi.

Washington Square Park
Washington Square Park
İlerisine yürüyerek SoHo. Ardarda sanat galerileri, ve müşterilere özel karanlık odalar. Bu odalara alındığınız zaman sanat eserlerini özel olarak görebiliyorsunuz. Fotoğraf sanatı New York'ta harika noktalara ulaşmış. Muhteşem baskılar, sunumlar gördük. Tüm sanat dalları tüm söylemler birbirine karışmış durumda!

Fotoğraftaki sincap sayısını bulunuz.
Soyut resim ve soyut sanat da galerilerde mutlaka görülmeli. İnsanlar inanılmaz şeyler deniyor. Biz daha burada eski şeyleri tartışalım. 

Yol üstünde minicik bir İtalyan restoranı. Küçük rötuşlar, gerçek lezzetler. Minik yerler özellikle çok özenli oluyor.

Daha ilerisi TriBeCa.

Sarmısaklı baharatlı marine patates
NYU

SoHo
81st Street

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'ne giderken çok güzel bir caddeden geçtik. Evlerin hepsinin girişleri bu şekildeydi. Burası yaşamak istediğim yer olarak kaldı zihnimde.

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi. Müthiş bir kalabalık. Hediyelik eşya katları da çok yaratıcı. Özellikle kehribar içindeki güzelim kelebek çerçevelerini çok sevmiştim. Çok özel takvimler de vardı, aklınızda olsun.



Sonraki gün Bethlehem. Lehigh Üniversitesi. NY'dan otobüsle 3 saatte gidiliyor. Harry Potter serilerinin çekildiği binalar deseler inanabilirsiniz, öylesine gotik, özel mimari yapıda, korunmuş binalar. Muhteşem bir kampüs, her bölüme ayrı kat ayrılmış eski ve yeni kütüphaneler, kırtasiyesi, hediyelik eşya dükkânı. Oradan aldığım Amerikan tipi bloknotları, klasörleri keyifle kullanıyorum. Gittiğimiz mevsimde yaz dönemiydi, pek öğrenci yoktu ve çok sıcaktı. 

Bethlehem'e gidip de Moravian Book Shop'a girmeden olmaz! Lehigh nehrini geçip Kuzey Bethlehem'e yürüyorsunuz ve karşınıza çıkıyor. 




Kitaplardan başlayarak çörekler, şapkalar, mumlar, cam işleri, yılbaşı ağaçları ve süslerine kadar herşey var, çok samimi bir yer. Kitapçı dükkânı algısında son noktaya ulaşmışlar. Saatlerce içinden çıkamadık.



© 2012 Fotoğrafların her hakkı saklıdır.  
Photos copyright by Serra Dag © 2012

Yorumlar

  1. ne güzel özetlemişsiniz NY gezisini, çok özendim. Atlayıp bir taksiye havaalanına gidesim geldi. Hamileliğim ve sonrasındaki çocuk büyütme dolayısıyla yurt dışı seyahatleri bayağı bir bekleyecek gibi, neyse ki gidip gezme imkanı olanlar var. Fotoğraflara bakıp notları okumak pek keyifli;) emeğinize sağlık
    sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum inşallah size de nasip olur. :) New York kendine ait zamanı olan ve o zamanı bekleyen bir yer. Daha iki gün anlattım bu demektir ki 5 yazı daha okuma şansınız var.;)

      Sil
  2. çok güzelmiş book shop'a bayıldım. bu gidişimde bir aksilik olmazsa mutlaka uğrayacağım :) metroyla gidilebiliyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel bir yer. NY'dan otobüsle Bethlehem'e gidiliyor. Otobüs bizi Lehigh önünde indirdi ama kampüs kitapçıya uzak. Durakları broşürden öğrenebilirsin.

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze