Ana içeriğe atla

Joseph Fouché - Bir Politikacının Portresi

Bu kitabı okumanın tam yeri tam zamanı!

Fransız Devrimi döneminde yaşamış, politikaya girdiği 1790 yılından son sürgününe gönderildiği 1816 yılına kadarki zaman içinde siyasetin her döneminde yer alan ve ayakta kalmayı başaran bir adamın portresi. Hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmamış, her zaman arka plandayken ipleri elinde tutmayı bilmiş; zeki, soğukkanlı, iktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen Joseph Fouché.

Bu herhangi bir bukalemunun, güç esirinin yükselip çöktüğü sıradan bir hayat hikâyesi değil; içinde yeni bir çağı başlatan ve yılını ezberlemekten başka hiçbir yönünü bilmediğimiz Fransız Devrimi'nin ardından halkın ve meclisin geçirdiği bilinmeyen evreler gözler önüne seriliyor - siz ihtilâl oldu kavga bitti sanıyordunuz değil mi? Oysa devrimin ardından çok kan döküldü, Meclis Devrim adamlarının diktasıyla kıvrandı bu kez, vekiller korku içinde gıklarını çıkaramazken tek adamlar hüküm sürdüler, bir ara Kralcılık yeniden hayat bile buldu!

"Tarihte, milyonlarca insanın kaderiyle oynamak gibi kötü bir zevkten doymuş ve aklı başında olarak zirveden ayrılan siyasetçi sayısı bir elin parmaklarını geçmez."

Devrim'in tüm altın adamlarından geriye kalan Robespierre'in yükselişi ve düşüşü, Napoleon Bonaparte'ın yükselişi ve düşüşü, Elysee sarayının kapılarına dayanan düşman orduları ve tüm bu olaylarda aslında kimsenin adını anmadığı silik bir adamın parmağının olması ancak komplo teorileriyle dolup taşan filmlerde mümkün olabilirdi.

"Yönetmenin ve emir vermenin sarhoşluğunu bir kez tatmış olan, bir daha vazgeçemez ondan." 

Aslında ikinci adamların, birinci adamları kudretli kıldığı ve sonra da siyasetin ve tarihin bu güç sahiplerine mutlaka sırtını döndüğü, o erkin bedelini en acı şekillerde ödettiği gerçeğini görmeniz için muhteşem bir fırsat. Siyasete tüm bu başlangıç ve sonları göze alarak girersiniz, ve yönetmenin sarhoşluğunu bir süre tadarsınız, ancak daha sonra, içlerine korku saldığınız ve sahneden sildiğiniz pekçok kimse gibi, aynı korkular size de yaşatılacaktır ve birileri mutlaka sizi sahneden silecektir.

"İktidar Medusa'nın yüzü gibidir, ona bir kez bakan, bakışlarını bir daha başka yöne çeviremez." 

Zweig sadece bir adamın değil, tarihten gelip geçmiş milyonlarca güç arayan ve elde eden siyasetçinin, hatta güç arayışı ve siyasetin psikolojisine de el atıyor. Çünkü kaç kere sürgüne gönderilirse gönderilsin, ödül ve ayrıcalıklarla sürgüne gönderilmeyi başaran, yine de uzaklardayken kendini siyasete dâhil etmeden yapamayan bu adamı, ve hatta günümüzdeki siyasetçilerin bu ısrarını, inadını okuyucu zihninde aksi türlü görünür kılması imkânsızdır.

"Sadece hainlerden öğrenmişimdir gerçeği." Napoléon Bonaparte 

Siyaseti aslında sevmeyen, bu konularda tarih bilgisi oldukça sığ okuyucular için hiçbir sıkıntı yok, çünkü Stefan Zweig okuyucuyu anlattığı insanın insani yönleriyle kucaklamıştır her zaman. Bunun dışındaki her şey, o portreyi tamamlayan, çevresinde bir girdap gibi akıp değişen olaylar ve kişilerden ibarettir. Ayrıca dünyaya ve siyasetle ilgili ilgisiz herkesin yaşamına yön veren bu kavramı bildik tarihler ve kişi adları listeleri kalıbından çıkaran bu kitap, her cümlesinden alınacak derslerle, aslında çok büyük bir değerdir ve okuyucu için bir kazanım olacaktır.



Joseph Fouché - Bir Politikacının Portresi
Stefan Zweig
çev. Gülperi Sert, 
Can Yayınları, 4. bası, 214 sayfa, 2013.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze