Ana içeriğe atla

Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran

"Örnek besteci, önder öğretmen." Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından 2009 yılında Onur Ödülü Altın Madalyası ile ödüllendirilen İlhan Baran'ın yaşam öyküsünü anlatan kitabın arkasındaki ifadelerden sadece ikisi. Bu yaşamı oldukça zengin bir şekilde, farklı kuşaklardan öğrencilerinin anlatımlarıyla, çok çeşitli belgeler ve seçme eserlerini içeren bir CD ile sunuyor bize Şefik Kahramankaptan.

Müziği çok seven, ancak müzik altayapısından gelmeyen benim gibi okurlar için çarpıcı bir deneyim oldu İlhan Baran'ın yaşam öyküsünü okumak. Bir müzikadamının hayatını önyargısız bir müziksever olarak ilgiyle okurken birkaç kere dilediğimi farkettim ki, keşke kendisiyle tanışabilmek kısmet olsaydı. Yaşamını yitirdiği gün, öğrencilerinden piyanist Fazıl Say bir internet gazetesinde bir yazı yayınladı ve yazısı şu ifadelerle başlıyordu:
Onun yalnızlığını Marquez bile anlayamayabilirdi "yüzyıllık yalnızlık"ı yazarken... 83 yıllık bu yalnızlığa biz öğrencileri şahidiz.
Yüzyıllık Yalnızlık'taki kayıp ruhların aksine, tahmin ediyorum ki İlhan Baran, hayatının müzik ile yoğrulmaya başladığı erken zamanlarından kendisini kaybettiğimiz güne kadar, ne istediğini, ne yapacağını son derece kararlılıkla bilen bir kişiydi. Sadece içinde bulunduğu çevreler, kent, kültür anlayışından, sanata bildik yaklaşımlardan daha farklı bir noktadaydı, dünyaya ve müziğe bakış açısı evrensel ve kucaklayıcıydı. Bilinçliliği, kararlılığı, prensiplerinden ödün vermeyişiyle de çevresiyle arasında bazı kişilerin aşamayacağı bir uçurum oluşmuş olmalıdır - yine de onu tanıyan, seven, hassasiyetlerini bilen, müziğe değer veren ve değerini yükseltmeye çabalayan herkes ile sıcak bir iletişimi olduğu, öğrencilerinin anlattıklarından anlaşılmaktadır.

Felsefeye, fizik ve kaos teorisine olan merakı, İngilizce ve Fransızca National Geographic dergilerini okuması ve öğrencilerine tavsiye etmesi gibi özelliklerinden, çok özgün bir eğitmen olduğu bellidir. Öğrencilerinin hepsinin de istisnasız belirttiği üzere, hepsinin çok yönlü olmalarını, kendilerini birey olarak yetiştirmelerini istemiştir.

Kitapta da bahsedilen, tek sesli-çok sesli müzik tartışmalarına yönelik belirgin - ve belki de bu tartışmanın tek gerçek çözümü olan- bakışı, nev-i şahsına münhasır özelliğini ortaya çıkaracak cinstedir. Bunu, yazarın kitabın sonuna eklediği, İlhan Baran'ın yazmış olduğu, müzisyen olmayan kişilerin de anlayabileceği makalelerden anlıyorsunuz. Ancak İlhan Baran, bu tartışmalarla çok vakit kaybetmeye gerek görmemiş olmalıdır - bu konudaki düşüncesi açık ve nettir. Farklı bir nokta olarak; kitapta İlhan Baran'ın konservatuvarda yaşadığı çekememezlikler, kuyu kazmalar ve haksızlıkları okuyunca, o zamandan bu zamana devlete ait eğitim kurumlarında farklı bir değer üretmek için çabalayan, fark yaratan insanlara bakış açısının neredeyse hiç değişmemiş olduğunu anlıyorsunuz.

Mutlu bir aile kurma şansına erişememiş, evinde hiçbir elektronik cihaz, internet hizmeti bulundurmamış, kitapları ve notalarıyla iç içe yaşamış bir müzik insanını, hiçbir kan bağı olmayan ve özenle yetiştirdiği o yılların çocukları, bugünlerin dünya ve ulus çapında başarıya ulaşmış müzisyenlerinden okumak daha da farklı bir mutluluk. Yazar bu konuda hiçbir emekten kaçınmayıp pekçok öğrencisinin İlhan Baran ile ilk bir araya geldikleri günden kendi kanatlarıyla uçmaya başladıkları yıllara kadar anlattıklarını bizlere aktarıyor.

Kitapta, İlhan Baran'ın öğrencilerine derslerde mutlaka tavsiye ettiği, veya kendisinin de gençlik yıllarında dinleyip dimağının başucuna yerleştirdiği, makalelerinde atıfta bulunduğu çok zengin bir yerli-yabancı eserler listesi de dipnotlar halinde sunulmuş. CD ekinde sunulan eserlere ek olarak, İlhan Baran'ın seçimiyle bir eserler okyanusundan süzülmüş bu eserleri de dinlemek bir müziksever için büyük bir şans. Ayrıca, bu değerli müzikadamının yaşamında kâh öğretmeni, kâh yol arkadaşı, kâh meslektaşı olarak adı geçen Türk ve yabancı müzik insanlarına yapılan her atıfta, birer dipnot olarak kısa bilgilere yer verilmiş. Bu konuda da üzerine düşen görevi yapıyor ve müzik tarihinde iz bırakmış büyük insanlara karşı vefa borcunu yerine getiriyor.

Müzisyenler, ama belki de özellikle müzisyen olmayan herkes için: yaşamaya değen emsalsiz bir hayatın, okumaya değen emsalsiz bir kitabı.


Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran
Şefik Kahramankaptan
Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Yayınları
Onur Ödülü Altın Madalyası Sahipleri Dizisi: 22
Ankara, Aralık 2010
424 sayfa

Kaynaklar
"Fazıl Say yazdı: Keşke herkes onu anlayabilseydi", Fazıl SAY, OdaTV haber sitesi, link: http://odatv.com/keske-herkes-onu-anlayabilseydi-2911161200.html

Osmanlı Müziğinden Çağdaş Müziğe, Müzikte Derin Zirve: İlhan Baran, Yrd. Doç. Dr. Seyit YÖRE, Musiki Dergisi, websayfası, link: http://www.musikidergisi.net/?p=1840


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze