Ana içeriğe atla

Satranç - Zweig Maratonu III

Satranç, satranç üzerine yazılabilecek en güzel kitaplardan birisi bana göre. İsminden yola çıkarak satranca özgü stratejik ve bir yolcu gemisinde geçtiğine göre tatil havasında huzurlu şeyler okuyacağınız zannıyla elinize alacağınız bu kitap, sizi son derece şaşırtıcı bir hikâyenin içine sürükleyecek.

Kitabın arka kapağındaki yazıların yanıltıcılığı üzerine de iyi bir örnek teşkil ediyor, "New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde bir araya gelen, yeni dünya satranç şampiyonu, eski bir satranç oyuncusu ve bu konuyla sıradan bir insandan daha fazla ilgilenmemiş bir kişinin hikâyesi". Hayır, pek de öyle denemez. Eski bir satranç oyuncusunun geçmişindeki akla hayale gelmeyen bir kesiti önümüze çıkaran, eski ve yeniyi karşı karşıya getiren talihin kısa bir öyküsüdür bu.

Satranç, İş Bankası Kültür Yayınları ve Can Yayınları tarafından satışta, önceki kitap yazımda da olduğu gibi yine iki çevirmen arasında seçim yapmak durumunda kaldım. Yakın zamanda yitirdiğimiz Ahmet Cemal'in çevirisini aldım, birkaç çevirmen notuyla kendisinden de birkaç kelime okumuş oldum.

Psikolojik irdelemeler bir Zweig klasiği olarak bu kitapta da var, zaten artık eserlerini Zweig Klasikleri değil, bu tarzını Zweig klasiği olarak anmak gerek. Zweig aslında bu öyküyü dallandırıp budaklandırarak bir romana da dönüştürebilirdi, koca bir kurguyu tıpkı bir satranç stratejisi üzerine kurabilirdi, bir an bunu da ümit ettim, ancak bu pek de onun tarzı olmazdı, ve kendisi de kesin bir son belirleyerek tadında bırakmayı seçmiş - veya düştüğü karamsarlık içerisinde, uzun uzadıya bir roman yazmak için pek fazla ömrü kalmadığını da seziyordu.

Satranç, Stefan Zweig
çev. Ahmet Cemal
İş Bankası Kültür Yayınları, Bütün Eserleri: 4,
7. basım, 77 sayfa



İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...

Kitap Bağışı

BU YAZIDAKİ KİTAPLARIMIZIN HEPSİNİN BAĞIŞI SONLANMIŞTIR. DİĞER BAĞIŞLAR İÇİN "BAĞIŞ" ETİKETİ ALTINDAKİ YENİ YAZILARA BAKINIZ. Her taşınmamda, kitaplığımı şöyle sıkı bir elemeden geçirir, 'başkaları da okusun' niyeti ağır basarak, en kıyamadıklarım hariç, pekçok kitabımı ayırırım. Bu şekilde 3 kere topluca kitap bağışladım. Bu yıl blogun da varlığıyla, daha uzaktaki insanlara erişmek istiyorum. Kitapların listesini aşağıya ekliyorum. 15 roman, 10 bilimsel kitap, 15 inceleme. İstediğiniz kitap hangisiyse, bu postun altına o kitabın liste numarasını yazmanız yeterli . Ancak önce 'Bu siteye katılın' düğmesini tıklamanız gerekiyor, çünkü e-mail adresinizi yazmanız istenecek. Üye olunmadan yapılan istekler 'anonim' gözükeceklerinden, dikkate alınmayacak.  Bir kişiye en fazla 5 kitap gönderebileceğim. Kargoyu karşı ödemeli yollamaktayım ve beni anlayışla karşılayacağınızı umuyorum, şubeye bir sürü kitap taşıyacağım çünkü. Haydi başlayalı...