Ana içeriğe atla

Bir Kadının Hayatından 24 Saat - Zweig Maratonu II

Stefan Zweig bu incecik kitabında belki pekçok kadının hayatında kıyısından döndükleri bir durumu, bir ruh halini anlatıyor: tam da önyargıların, çarçabuk değişen dayanaksız fikirlerin şekillendirdiği bugünün dünyasına denk düşecek şekilde.

İlk ikilem: kitap hem Kırmızı Kedi yayınları hem de İş Bankası Kültür Yayınları tarafından satışa sunulmuş. Can Yayınları ve Koridor Yayınevi de başka öyküleriyle birlikte bu eseri sunuyor. Kitapçıda çevirmenlerin kısa bilgilerini inceleyip, her iki kitabın ilk sayfalarındaki metinleri üstünkörü de olsa, karşılaştırdım. Daha önce Dostoyevski'yi de iki farklı çevirmenden okumuştum (İnsancıklar eserini, burada), belki benzer bir okumayı bu kitap için de yaparım.

62 yıllık bir yaşam içinden tek bir günün bizlere aktarıldığı bu anlatı gerçekten çok etkileyici. Tüm kadınların, tıpkı Bayan C. gibi, içten gelen doğal bir güç, hayatta kalma, kararlılık, gözüpeklik, herşeyi baştan kurma, hayatı yeniden başlatma gibi yeteneklere sahip olduğu gibi bir varsayımda bulunabiliriz. Kimi yaşamlarda bu özelliklerin tüm gücüyle ortaya çıktığı anlar olur, kimilerinde ise bir ömür böyle bir şeyden habersiz yaşanır.

Zweig tıpkı biyografik eserlerinde görüldüğü gibi, oldukça tarafsız bir çözümlemeler yapıyor. Bayan C.'nin hikâyesi de son derece sıradan olabilir, yüzlerce kadının başına gelmiş olabilir. Bazı kısımlarda, bir türlü çözümlenememekle itham edilen kadın zihninin karmaşık yapısı ve karar alma sistematiği de ortaya dökülür. Tüm bunları düşünüp analiz etmek ve yüksek isabetle yazmak, çoğu erkeğin ya da erkek yazarın açıkçası cesaret edemeyeceği bir iştir.

Belki Zweig'ın bilinçle veya farkında olmayarak ortaya çıkarttığı yegâne gerçek ise, olacak olanın ne en başında, ne de en sonunda, asla önüne geçilemeyeceğidir.

Bir Kadının Hayatından 24 Saat
Stefan Zweig
çev. İlknur Özdemir
97 sayfa, Kırmızı Kedi Klasikler


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze