Kitabın isminde küçük bir değişiklik yaptıysam da, aslında hiçbir fark yok Her Güne Bir Ayet ile Her Güne Bir Işık demek arasında.
Yorgun bir iş çıkışı raflarda denk geldiğim, tesadüfî açtığım birkaç sayfa ile, yollarda, sabahları personel servisinde, akşam işten dönerken, geceleri ışığı söndürmeye daha vakit varken okuyabileceğim tüm anların gözlerimin önüne gelmesiyle alıverdiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Bir kitap ile kurulabilecek en içten ve önüne geçilemez, gerçek bağ sanıyorum bu olabilir.
Aslen İmân hariç herşeyi hayata şifâ diye sunan kitaplardan değil. Asıl Kitabın kıyısından köşesinden geçen, onu okumak yerine kolay çözümler sunan diğer kitaplardan da. Hayatı nasıl daha başarılı, daha fit, daha CEO gibi yaşamak adına ipuçları verirken, maneviyatın, başkalarını düşünmenin, paylaşmanın kıyısından geçmeyenlerden de.
Kitapların Kitabının okunması nasıl her gün su içmek kadar yeri doldurulamaz bir öneme sahip olabilir, meselâ şurada anlatmaya çalıştığım gibi. Bu okuma yolculuğu gittikçe yavaşlayan, her adımda daha derine gömülen bir tecrübe gibidir. Önce büyük hedeflerle başlarsınız, tamamını okuyabilmek gibi. Yeni gizlerin sırrına vardıkça, birkaç satıra kadar küçülür durup düşündüğünüz yerler. Gün olur, sabah bir ayet okur, saatlerce düşünürsünüz. Bir kelime sizi sarsar, günlerce anarsınız. Bu çanta dostu, sade kitap da ayetlerle ilgili olarak deneyimlenmiş fikirler, ilhamlardan alınmış dokunuşlar içeriyor.
Kitabın başlığını görünce ilk önyargı gelip bulur sizi: "Bir, çok az değil mi?" Kitapların Kitabında, tek bir satıra kadar tefekkür noktasına geldiğimizi düşünürsek, hayır değil.
İkinci önyargı: "Her gün aslını okuyorken, bu fazla değil mi?"
Bunun için birkaç sayfa çevirmek gerekiyor. İşte o zaman, okurken sizin de aklınıza gelmiş, belki sağa sola, ama kitaba değil, iliştiriverdiğiniz minik düşünceler gibi satırlarla karşılaşıyorsunuz.
Üçüncü önyargıyla yüzleştiğiniz an, cevap kendiliğinden hazırdır: "365 (gün/ayet), tekrara düşer mi?" Elbette düşmez. Bunun için bir ömür bahşedilmiş ya insana. Ama uzun, ama kısa, her günü bir başka. Her okuyuş bir başka.
Yazarın Şubat 2019'da Üsküdar'da, Kalbin Kıyısında önsözünde hissiyatla yazdığı gibi, "Bu kitapta, Kur'an'la gerçekten derin bir haz yaşamak isteyen, vahyin duru nefesini alnında hissetmek isteyen herkes için ..." Kalbinizin arayışında size ısrarla tavsiye edeceğim bir eşlikçi.
Yorgun bir iş çıkışı raflarda denk geldiğim, tesadüfî açtığım birkaç sayfa ile, yollarda, sabahları personel servisinde, akşam işten dönerken, geceleri ışığı söndürmeye daha vakit varken okuyabileceğim tüm anların gözlerimin önüne gelmesiyle alıverdiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Bir kitap ile kurulabilecek en içten ve önüne geçilemez, gerçek bağ sanıyorum bu olabilir.
Aslen İmân hariç herşeyi hayata şifâ diye sunan kitaplardan değil. Asıl Kitabın kıyısından köşesinden geçen, onu okumak yerine kolay çözümler sunan diğer kitaplardan da. Hayatı nasıl daha başarılı, daha fit, daha CEO gibi yaşamak adına ipuçları verirken, maneviyatın, başkalarını düşünmenin, paylaşmanın kıyısından geçmeyenlerden de.
Kitapların Kitabının okunması nasıl her gün su içmek kadar yeri doldurulamaz bir öneme sahip olabilir, meselâ şurada anlatmaya çalıştığım gibi. Bu okuma yolculuğu gittikçe yavaşlayan, her adımda daha derine gömülen bir tecrübe gibidir. Önce büyük hedeflerle başlarsınız, tamamını okuyabilmek gibi. Yeni gizlerin sırrına vardıkça, birkaç satıra kadar küçülür durup düşündüğünüz yerler. Gün olur, sabah bir ayet okur, saatlerce düşünürsünüz. Bir kelime sizi sarsar, günlerce anarsınız. Bu çanta dostu, sade kitap da ayetlerle ilgili olarak deneyimlenmiş fikirler, ilhamlardan alınmış dokunuşlar içeriyor.
Kitabın başlığını görünce ilk önyargı gelip bulur sizi: "Bir, çok az değil mi?" Kitapların Kitabında, tek bir satıra kadar tefekkür noktasına geldiğimizi düşünürsek, hayır değil.
İkinci önyargı: "Her gün aslını okuyorken, bu fazla değil mi?"
Bunun için birkaç sayfa çevirmek gerekiyor. İşte o zaman, okurken sizin de aklınıza gelmiş, belki sağa sola, ama kitaba değil, iliştiriverdiğiniz minik düşünceler gibi satırlarla karşılaşıyorsunuz.
kalbinin aradığı, kalıbının bulduğundan hayırlıdır
İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. [Enbiya, 37]
İnsan, yanında bulduğu aza razı olur, uzağında kalan çoktan vazgeçer. İnsan bu, acelecidir. Hazır bulduğunu alır, yitiği olanı unutur. İnsan bu, unutkandır. İnsan bu, çabuk kanar. Oysa bulduğunu yitirmeli, yitiğini bulmalıdır insan. "[Kalbinle] aradığın, [kalıbınla] bulduğundan hayırlıdır." Kalıbının sığdığı yere sığmaz kalbin.
Üçüncü önyargıyla yüzleştiğiniz an, cevap kendiliğinden hazırdır: "365 (gün/ayet), tekrara düşer mi?" Elbette düşmez. Bunun için bir ömür bahşedilmiş ya insana. Ama uzun, ama kısa, her günü bir başka. Her okuyuş bir başka.
Yazarın Şubat 2019'da Üsküdar'da, Kalbin Kıyısında önsözünde hissiyatla yazdığı gibi, "Bu kitapta, Kur'an'la gerçekten derin bir haz yaşamak isteyen, vahyin duru nefesini alnında hissetmek isteyen herkes için ..." Kalbinizin arayışında size ısrarla tavsiye edeceğim bir eşlikçi.
Dervişin Yolu I Her Güne Bir Ayet
Senai Demirci
Hayy kitap
397 sayfa
İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!