Ana içeriğe atla

Her Güne Bir Işık, Her Güne Bir Ayet - Senai Demirci

Kitabın isminde küçük bir değişiklik yaptıysam da, aslında hiçbir fark yok Her Güne Bir Ayet ile Her Güne Bir Işık demek arasında.

Yorgun bir iş çıkışı raflarda denk geldiğim, tesadüfî açtığım birkaç sayfa ile, yollarda, sabahları personel servisinde, akşam işten dönerken, geceleri ışığı söndürmeye daha vakit varken okuyabileceğim tüm anların gözlerimin önüne gelmesiyle alıverdiğim bir kitaptan bahsedeceğim. Bir kitap ile kurulabilecek en içten ve önüne geçilemez, gerçek bağ sanıyorum bu olabilir.

Aslen İmân hariç herşeyi hayata şifâ diye sunan kitaplardan değil. Asıl Kitabın kıyısından köşesinden geçen, onu okumak yerine kolay çözümler sunan diğer kitaplardan da. Hayatı nasıl daha başarılı, daha fit, daha CEO gibi yaşamak adına ipuçları verirken, maneviyatın, başkalarını düşünmenin, paylaşmanın kıyısından geçmeyenlerden de.

Kitapların Kitabının okunması nasıl her gün su içmek kadar yeri doldurulamaz bir öneme sahip olabilir, meselâ şurada anlatmaya çalıştığım gibi. Bu okuma yolculuğu gittikçe yavaşlayan, her adımda daha derine gömülen bir tecrübe gibidir. Önce büyük hedeflerle başlarsınız, tamamını okuyabilmek gibi. Yeni gizlerin sırrına vardıkça, birkaç satıra kadar küçülür durup düşündüğünüz yerler. Gün olur, sabah bir ayet okur, saatlerce düşünürsünüz. Bir kelime sizi sarsar, günlerce anarsınız. Bu çanta dostu, sade kitap da ayetlerle ilgili olarak deneyimlenmiş fikirler, ilhamlardan alınmış dokunuşlar içeriyor.

Kitabın başlığını görünce ilk önyargı gelip bulur sizi: "Bir, çok az değil mi?" Kitapların Kitabında, tek bir satıra kadar tefekkür noktasına geldiğimizi düşünürsek, hayır değil.
İkinci önyargı: "Her gün aslını okuyorken, bu fazla değil mi?"
Bunun için birkaç sayfa çevirmek gerekiyor. İşte o zaman, okurken sizin de aklınıza gelmiş, belki sağa sola, ama kitaba değil, iliştiriverdiğiniz minik düşünceler gibi satırlarla karşılaşıyorsunuz.
kalbinin aradığı, kalıbının bulduğundan hayırlıdır
İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. [Enbiya, 37]
İnsan, yanında bulduğu aza razı olur, uzağında kalan çoktan vazgeçer. İnsan bu, acelecidir. Hazır bulduğunu alır, yitiği olanı unutur. İnsan bu, unutkandır. İnsan bu, çabuk kanar. Oysa bulduğunu yitirmeli, yitiğini bulmalıdır insan. "[Kalbinle] aradığın, [kalıbınla] bulduğundan hayırlıdır." Kalıbının sığdığı yere sığmaz kalbin. 

Üçüncü önyargıyla yüzleştiğiniz an, cevap kendiliğinden hazırdır: "365 (gün/ayet), tekrara düşer mi?" Elbette düşmez. Bunun için bir ömür bahşedilmiş ya insana. Ama uzun, ama kısa, her günü bir başka. Her okuyuş bir başka.

Yazarın Şubat 2019'da Üsküdar'da, Kalbin Kıyısında önsözünde hissiyatla yazdığı gibi, "Bu kitapta, Kur'an'la gerçekten derin bir haz yaşamak isteyen, vahyin duru nefesini alnında hissetmek isteyen herkes için ..." Kalbinizin arayışında size ısrarla tavsiye edeceğim bir eşlikçi.



Dervişin Yolu I Her Güne Bir Ayet
Senai Demirci
Hayy kitap
397 sayfa


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze