Bu eser hakkında, bana hissettirdiği farkındalıklar ve bunun sağladığı emin olma, huzur, coşku, hüzün, kesinlik, berraklık hâllerini bir yazıyla hissettiğim gibi anlatamayacak olmaktan korkuyorum.
"Bir işten korkarsan ona gir. O işten uzak durmanın şiddeti, ondan korkmandan daha büyüktür." (Hz. Ali)
Uzun bir serinin ilk yazısı olabilir bu. Nehc'ül Belâğa, tek bir kitap yazısı ile başlayıp bitemeyecek bir eser.
Madem kitap yazılarını yayınlıyoruz, İslâmi eserleri seçerken okuyucuyu yönlendiren sebepleri saymak da okuyucuya faydalı olabilir:
Konu, konunun güncelliği, konu hakkındaki kişinin/toplumun bilgi eksikliği, eserin dayandığı kaynakların en erken dönemlere ait olmaları ve sahihliği, anlatım dilinin gündelik/amatör veya bilimsel bir planlama ile ortaya çıkıp çıkmaması gibi bilimsel sebepler; ve konunun bireyin kendini geliştirme anlamında somut bir bilimsel destek teşkil edip edemeyeceği, ve kişiye/topluma günümüz toplum hayatı ve perspektifine olumlu etki yaptırabilecek bir bakış açısı sağlayıp sağlayamayacağı gibi, manevî sebepler.
İslâmi eserleri okudukça, bu sebepler içinde ilerlemeye de başlıyorsunuz.
Eser çevirmenin önsözü, ve Nehcü'l Belâğa ve Hz. Ali'ye Dair önemli bir sunuşla başlıyor. Ardından derleyenin önsözü geliyor. Önsözde derleyenin seçkileri ve terminoloji hakkında bazı önemli noktalara yer verilmiş. Derleyenin ilk üzerinde durduğu konu, metinlerin Hz. Ali'ye aidiyeti meselesi. Bir başka konu da, mektupların değilse de konuşmaların er-Radî'nin veya başkalarının uydurması olup olmadığı. Burada şu ifade önemli: "Kitapta yer alan kimi ifadelerden ya da görüşlerden hareketle tamamını reddetmek doğru olmadığı gibi, metinlerin Hz. Ali'nin ağzından çıktığı gibi kaydedildiğini savunmak da doğru değildir. Neticede Nehcü'l Belâğa, Hz. Ali'den beslenen önemli kaynaklardan biri olup okunması, yararlanılması, değerlendirilmesi ve kültür dünyamızda hak ettiği yeri alması gereken bir eserdir."
Öncelikle şu noktayı öne çıkaralım: eseri okurken Hz. Ali ve dönemi hakkında temel bazı bilgilere sahip olmak büyük avantaj. Bununla ilgili kaynak önerim:
Hz. Ali ile ilgili bu kitapta onun yaşamı "Hazırlık", "Kahraman", Emirlik kendisine gelene kadar "Bekleyiş", "Devlet Adamı" ve "Kâmil İnsan" başlıklarıyla bahsedilir. Bu küçük ve ince kitap onun karakterini tarif edebileceği tüm deliller ile sunmaktadır. Kitap sizi bir rivayetler yağmuruna tutmaz, en erken ve yazılı kaynakları toplayıp süzerek en gerekli noktaları büyük bir sadelikle sunar. Emirliği döneminde karşılaştığı Sıffîn Savaşı, Hakem Olayı, Hariciler, Cemel Vakası gibi, kendisinden başka kimsede bir kararlılık, adalet talebi bulamadığı dönemler okuyanın kalbine işler.
Hz. Ali, Peygamberin Evi'nde çocukluğundan itibaren yaşaması, arkadaşı, dostu, damadı, Hicretinde gönüllü olarak geride kalan can siperi, silâh arkadaşı, komutanı olarak her adımından, her sözünden hem Nebî'nin hem Kurân'ın izlerinin sürülmesi mümkün olan yegâne zattır. Kelimesi kelimesine ağzından çıkmıştır denemese bile kimi hutbelerinde o görkeme şahit olursunuz. Dünya, dünya hayatı, ölüm, ahıret, insan karakteri, hakikat, doğruluk, mertlik üzerine ona özgü, demir gibi sert ve ışıldayan sözlerdir bunlar. Yine "Benim sebebimle helâk olacak olanlar iki çeşittir: beni sevmekte aşırı gidenler, ve benden nefrette aşırı gidenler." diyecek kadar da konumunun gelecekte edineceği yerler ile ilgili daha o tarihlerde büyük bir öngörüsü olmuştur.
Ayrıca vali olarak atadığı kimselere yolladığı Ahitnâmeler, günümüz devlet yönetimi için inanılmaz yol yordamlar göstermektedir. Bunlar yönetici etiği ve ahlakıdır. Yöneticinin kendisi için seçmesi gereken kişiler, özellikleri, onları nasıl çalıştıracağı, vergi ve savaş ganimetlerinin nasıl adaletle, tek bir kuruşa göz dikmeden toplanacağı/dağıtılacağı, tek tek müthiş bir gözlem kaynağından sayılır. Savaş sırasında adamlarına söyledikleri, komutanlarına mektupları, Muâviye'ye mektupları, oğullarına yazdığı vasiyetler/mektuplar, bu metinlerdeki hikmetli tavsiyeleri, çağrıları, "Ben İlim Şehriyim, Ali de onun kapısıdır"* hadisini baştan başa tekrar ettirir. Kur'an'ı takip etmek isteyenler, Hz. Ali'nin bu metinlerinde Kur'an'a yabancı tek bir niyet bile bulamazlar.
Sözlerinin bazılarına, özellikle mektuplarına, yaşadığı dönemin, kendisinden önce Müminlerin Emiri olmuş üç kişinin ardından toplumda İslâmın geldiği noktanın izleri sinmiştir. Bu sebeple bazı konuşmaları, sitemler içerir. Her hutbesine önce kendisini (nefsini) uyararak, ardından insanları uyararak başlamıştır. Zenginlik, lüks yaşam, şatafat, uzun emel, herşeyden emin olma gibi rehavet sebeplerini yermiş, hayırda acele etmek, yaşamda iyi ameller biriktirmek, ölümü unutmamak gibi özellikleri vurgulamıştır. Hz. Ali hem yaşamı, hem düşünceleriyle, anlamak için çabalanmaktan geri durulmaması gereken Ehl-i Beyt ile ilgili attığınız en önemli adımlarınızdan birisi olacak.
Bilgi notu: Prof. Dr. Adnan Demircan, İslâm Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanı, İstanbul Üniversitesi. İslâm Tarihi'nin ilk dönem siyasî tarihi, özellikle de muhalif gruplar üzerine çalışmalar yapmaktadır.
*(el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku'l-Muhrika 73; Tehzibu't-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)
"Bir işten korkarsan ona gir. O işten uzak durmanın şiddeti, ondan korkmandan daha büyüktür." (Hz. Ali)
Madem kitap yazılarını yayınlıyoruz, İslâmi eserleri seçerken okuyucuyu yönlendiren sebepleri saymak da okuyucuya faydalı olabilir:
Konu, konunun güncelliği, konu hakkındaki kişinin/toplumun bilgi eksikliği, eserin dayandığı kaynakların en erken dönemlere ait olmaları ve sahihliği, anlatım dilinin gündelik/amatör veya bilimsel bir planlama ile ortaya çıkıp çıkmaması gibi bilimsel sebepler; ve konunun bireyin kendini geliştirme anlamında somut bir bilimsel destek teşkil edip edemeyeceği, ve kişiye/topluma günümüz toplum hayatı ve perspektifine olumlu etki yaptırabilecek bir bakış açısı sağlayıp sağlayamayacağı gibi, manevî sebepler.
İslâmi eserleri okudukça, bu sebepler içinde ilerlemeye de başlıyorsunuz.
Eser çevirmenin önsözü, ve Nehcü'l Belâğa ve Hz. Ali'ye Dair önemli bir sunuşla başlıyor. Ardından derleyenin önsözü geliyor. Önsözde derleyenin seçkileri ve terminoloji hakkında bazı önemli noktalara yer verilmiş. Derleyenin ilk üzerinde durduğu konu, metinlerin Hz. Ali'ye aidiyeti meselesi. Bir başka konu da, mektupların değilse de konuşmaların er-Radî'nin veya başkalarının uydurması olup olmadığı. Burada şu ifade önemli: "Kitapta yer alan kimi ifadelerden ya da görüşlerden hareketle tamamını reddetmek doğru olmadığı gibi, metinlerin Hz. Ali'nin ağzından çıktığı gibi kaydedildiğini savunmak da doğru değildir. Neticede Nehcü'l Belâğa, Hz. Ali'den beslenen önemli kaynaklardan biri olup okunması, yararlanılması, değerlendirilmesi ve kültür dünyamızda hak ettiği yeri alması gereken bir eserdir."
Öncelikle şu noktayı öne çıkaralım: eseri okurken Hz. Ali ve dönemi hakkında temel bazı bilgilere sahip olmak büyük avantaj. Bununla ilgili kaynak önerim:
İmam Ali
Ethem Ruhi Fığlalı,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 13. baskı 2017 Ankara
131 sayfa
Hz. Ali ile ilgili bu kitapta onun yaşamı "Hazırlık", "Kahraman", Emirlik kendisine gelene kadar "Bekleyiş", "Devlet Adamı" ve "Kâmil İnsan" başlıklarıyla bahsedilir. Bu küçük ve ince kitap onun karakterini tarif edebileceği tüm deliller ile sunmaktadır. Kitap sizi bir rivayetler yağmuruna tutmaz, en erken ve yazılı kaynakları toplayıp süzerek en gerekli noktaları büyük bir sadelikle sunar. Emirliği döneminde karşılaştığı Sıffîn Savaşı, Hakem Olayı, Hariciler, Cemel Vakası gibi, kendisinden başka kimsede bir kararlılık, adalet talebi bulamadığı dönemler okuyanın kalbine işler.
Hz. Ali, Peygamberin Evi'nde çocukluğundan itibaren yaşaması, arkadaşı, dostu, damadı, Hicretinde gönüllü olarak geride kalan can siperi, silâh arkadaşı, komutanı olarak her adımından, her sözünden hem Nebî'nin hem Kurân'ın izlerinin sürülmesi mümkün olan yegâne zattır. Kelimesi kelimesine ağzından çıkmıştır denemese bile kimi hutbelerinde o görkeme şahit olursunuz. Dünya, dünya hayatı, ölüm, ahıret, insan karakteri, hakikat, doğruluk, mertlik üzerine ona özgü, demir gibi sert ve ışıldayan sözlerdir bunlar. Yine "Benim sebebimle helâk olacak olanlar iki çeşittir: beni sevmekte aşırı gidenler, ve benden nefrette aşırı gidenler." diyecek kadar da konumunun gelecekte edineceği yerler ile ilgili daha o tarihlerde büyük bir öngörüsü olmuştur.
Ayrıca vali olarak atadığı kimselere yolladığı Ahitnâmeler, günümüz devlet yönetimi için inanılmaz yol yordamlar göstermektedir. Bunlar yönetici etiği ve ahlakıdır. Yöneticinin kendisi için seçmesi gereken kişiler, özellikleri, onları nasıl çalıştıracağı, vergi ve savaş ganimetlerinin nasıl adaletle, tek bir kuruşa göz dikmeden toplanacağı/dağıtılacağı, tek tek müthiş bir gözlem kaynağından sayılır. Savaş sırasında adamlarına söyledikleri, komutanlarına mektupları, Muâviye'ye mektupları, oğullarına yazdığı vasiyetler/mektuplar, bu metinlerdeki hikmetli tavsiyeleri, çağrıları, "Ben İlim Şehriyim, Ali de onun kapısıdır"* hadisini baştan başa tekrar ettirir. Kur'an'ı takip etmek isteyenler, Hz. Ali'nin bu metinlerinde Kur'an'a yabancı tek bir niyet bile bulamazlar.
Sözlerinin bazılarına, özellikle mektuplarına, yaşadığı dönemin, kendisinden önce Müminlerin Emiri olmuş üç kişinin ardından toplumda İslâmın geldiği noktanın izleri sinmiştir. Bu sebeple bazı konuşmaları, sitemler içerir. Her hutbesine önce kendisini (nefsini) uyararak, ardından insanları uyararak başlamıştır. Zenginlik, lüks yaşam, şatafat, uzun emel, herşeyden emin olma gibi rehavet sebeplerini yermiş, hayırda acele etmek, yaşamda iyi ameller biriktirmek, ölümü unutmamak gibi özellikleri vurgulamıştır. Hz. Ali hem yaşamı, hem düşünceleriyle, anlamak için çabalanmaktan geri durulmaması gereken Ehl-i Beyt ile ilgili attığınız en önemli adımlarınızdan birisi olacak.
Hz. Ali
Nehcü'l Belâğa
(Hz. Ali'nin Konuşmaları, Mektupları ve Hikmetli Sözleri)
derleyen: eş-Şerîf er-Radî
çeviren: Prof. Dr. Adnan Demircan
Beyan Yayınları, 4. baskı
Bilgi notu: Prof. Dr. Adnan Demircan, İslâm Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanı, İstanbul Üniversitesi. İslâm Tarihi'nin ilk dönem siyasî tarihi, özellikle de muhalif gruplar üzerine çalışmalar yapmaktadır.
*(el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku'l-Muhrika 73; Tehzibu't-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126)
Bu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!