Ana içeriğe atla

Uygur Soykırımı: Daha Çok ve Daha Yeni Bilgiler II

Burada Uygur soykırımı hakkında artık ülkelerin de Çin'i kınamaya başlamasıyla ortaya çıkan yeni haberler videolar ve linkler paylaşmak istiyorum.

İlk video The Economist: How China is crushing the Uighurs (8 dakika 44 s)

Bu videoda önceki yazıda kapsamaya çalıştığım tüm bilgilerin kapsandığını sevinçle gördüm. Artık uluslararası platformlarda bu konu, gizlenemeyecek boyutlara geldi. Ve toplama kampları, yetişkinlerin tutuklanması, ortadan kaybedilmesi, bunun arkasındaki BRI projesi, bu amaçla ÇKP'nin üst seviyelerine getirilen siyasi isimler, XinJiang'da Uygurlara ait kutsal yerlerin, cami ve mescitlerin teker teker yıkılarak ortadan kaybedilmesine dair uydu görüntüleri, toplama kamplarındaki beyin yıkama, inancın ve kimliğin asimilasyonu gibi herşey açık açık konuşuluyor.



France24: Surviving China's Uighur Camps (33 dakika 36 s)

DW News: Uighur exile in Turkey describes cruelty of Chinese camp (4 dakika 5 s)

İstanbul Zeytinburnu'da yaşayan ve Çin toplama kampından kurtulmuş veya Xinjiang'dan göç etmiş Uygurlar ile konuşmalardan kesitler içeriyor. Teröristlik suçlaması yazan resmî bir evrakla kampa gönderilen Gülbahar Hanım, kampta yaşananları anlaıyor. Düzenli olarak bir iğne yapılan Uygur kadınlardan genç olanların menstrüasyondan kesildiğini, aralıklarla çırılçıplak şekilde sit-up yapılarak onurlarının ayaklar altına alındığını anlatıyor. Zeytinburnu'ndaki Uygur çocuklar kendi dillerinde eğitim görüyorlar. Bu olanaklar bu çocuklar için Çin'de mümkün değil, çünkü çoğunun devlet yetimhanelerine gönderilerek kimlik-kültürlerinin asimile edildiğini gösteren kanıtlar var. Semtteki pekçok Uygur göçmen Xinjiang'da kaybolmuş en az bir akrabası olduğunu söylüyor. Zayıfların başkentinin artık xinjiang değil İstanbul olduğunu söylüyor muhabir.

Vox News: China's secret internment camps (9 dakika 23 s)

Bu arada XinJiang'ın kömür yatakları açısından Çin kaynaklarının %40'ı, petrol açısından %20'si ve rüzgâr enerjisi yönünden %20'sine sahip olduğunu, Çin'in bu amaçla Han kökenli Çinlileri bölgeye on yıllarca göçe sevk ettiğini ve nüfusunun çoğunluğunu oluşturmalarını sağlayarak Uygur halkının düşük gelirli işlere, tarıma ve geri kalmaya mahkum edildiğini, bunun da sonunda Urumçi'de iki etnik grup arasında patlayan, 200 kişinin öldüğü yüzlerce kişinin yaralandığı gerginlik ve olaylara sebep olduğunu öğreniyoruz. Bu olaylar sonrasında Çin bölgede Uygurlara olan baskıyı artırıyor.


2013'te BRI projesinin ortaya çıkmasıyla tam da bu bölgedeki Uygurların bir tehdit, ıslah edilmesi gereken bölücüler, teröristler ve ekstremistler olarak yansıtılması gerektiği açıktı. Bölgenin bu etnik gruptan temizlenmesi gerekiyordu. Bundan sonra Çin Komünist Partisi'nin adımlarını zaten biliyoruz.


Kamplardan kurtulanların çağrıları ve uluslararası kanallarda yaşadıklarını anlatmalarıyla işin gizlenen yönü ortaya çıkmaya başlıyor: Komünist Parti propagandasını her gün okumak, kendi İslâmî inançlarını reddetmeye zorlanmak, işkence, istismar. Dünyadan çok temel internet arayüzlerini kullanan insanlar bu kampların kurulum ve büyütülmesini takip etmeye ve dile getirmeye başlıyor. Çin öncelikle reddettiği bu yapıları ardından ekstremistlerin Eğitim kampı olarak tanımlayan açıklamalar yapıyor. Ancak kamplardan kurtulan insanların ifadeleri kabul edilebilecek gibi değil.


Mihrigül Tursun'un hikayesi içimi parçalamaya devam ediyor ve edecek.

Paylaşmaya devam edeceğim. Çok fazla kaynak var, ekran alıntılarıyla video linklerini açmaya üşenen kişilere de bu olayın gerçekliğini anlatmak istedim.

Uygur soykırımı gerçektir ve devam etmektedir. Kamplarda 1.5-2 milton civarı Uygur insan esirdir. Lütfen paylaşın, duyurun, sessiz kalmayın. 


savetheuighurs.carrd.co


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze