Ana içeriğe atla

Filistin'e Mektup

 


Sevgili Filistin,

Bazen bu dünyada etrafınızda var olmadığımızı hissediyorum.

İnsanlık seni bir çok yönden yüzüstü bıraktı.

"Baba seni duyamıyorum!

Ve artık bizi affedecek yüreği kendinde bulamayabilirsin.

Topraklarını çaldılar. Halkın bölünmeye zorlandı. Küçücük bir alanda yüksek duvarlar ve 7/24 gözetleyen kameralar ile hava, kara ve deniz ablukaları yapıldı. 

Suyun %80'i içilemez durumda. İnsanlarının %70'inin gıda güvenliği yok. 

Yoksulluk. İşsizlik. Ve PTSD'den muzdarip çocuklar.

Günde 12 saat güç kesintileri. Ev baskınları, haksız tutuklamalar ve masum sivillerin vurulması.

Ve tüm bunlar 7 Ekim'den önce de gerçekleşiyordu.

Ama dünya izlemiyordu.

Artık izliyoruz. Sesinizi duyuruyoruz. Boykot ediyoruz ve özgürlüğünüz için yürüyoruz.

"Çok yaşa Filistin!

"Ne istiyorsunuz?

"Adalet!

"Kimin için?

"Filistin!

Ama hâlâ, bir şey yapmıyormuşuz gibi hissediyoruz.

Fakat siz yaptınız.

"Siz Gazzeliler, Amerika Birleşik Devletleri'ni özgürleştirdiniz. 

Daha önce göremediğim şeyleri, artık görüyorum"

Bize dünyanın âdil olmadığını gösterdin.

Onların 'İnsan Hakları'nın tamamen yalan olduğunu

Onların Uluslararası Hukukunun aslında olmadığını

Liderlerinin tek bir sistem altındaki kuklalar olduklarını

Kahramanların pelerine ihtiyacı olmadığını

Özgürlüğü kazanmanın tek yolunun direniş olduğunu,

Bu dünyada herşeyin ölü gibi göründüğünü

Filistinliler dışınnda.

"İnancımız, bombalarınızdan daha güçlü"


*İlgili videonun çeviri alt yazılarıdır.

https://youtu.be/sDrE9FIWCEQ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze