Ana içeriğe atla

Öğretmenler Günü: Gazzeliler, Filistinliler İçin

Bu yıl Öğretmenler Günü sadece Gazzeliler için var. Dünyaya imanı, tevekkülü, sabrı, ve aynı zamanda insan olmakla hüznü, acıyı, yası, ümidi, cesareti hem 'sağ kalarak' hem 'ölerek' gösterdikleri için. 

Bir kavmin tamamen öğretmen olması ancak böyle bir durumda mümkündü. Çoğu insan onları sadece 7 Ekim'den beri 'görüyor', oysa onlar 1917'den beri bu zulmü yaşamaktaydılar. Bu hasletlere Ekim ayında kavuşmadılar. 

*

Onlarla tarihi daha çok okumaya başladık, kim tarihçi kim değil, kim tarih kim masal yazmış, tarihin hangi noktasında durmuş öğrendik.

Onlarla siyaseti daha çok öğrenmeye başladık, İngilizlerin Türk Milli Mücadelesinin en erken dönemlerinde sarf ettiği 'böl parçala yönet' politikasının bölgedeki uzun vadeli gelişimini daha çok öğrendik.

Onlarla kültürü, coğrafyayı daha çok okumaya başladık, topraklarının ve kültürlerinin çalınışını öğrendik.

Onlarla ekonomiyi sosyolojiyi daha çok okumaya başladık, hep alay edilen dış güçler evinizdeki diş macununa kadar nasıl sızmış, öğrendik.

Onlarla İslam'ı daha çok okumaya başladık, Kur'an'ın tüm insanlığa haber verdiği büyük bozgunu ve uyarıp sakındırdığı kavimlere ne kadar benzediğimizi öğrendik.

Onlarla kendimizle ve içine gömüldükçe nankörleştiğimiz dünyevi rahatlığımızla yüzleştik (temiz su, elektrik,...), ve bu ataletimiz, katılaşmış yüreklerimiz, herşeye alışmış zihnimizle ne kadar taşa döndüğümüzü öğrendik.

*

Silkiniyoruz! 

Yediğimiz içtiğimiz lüks şeylerden, temel şeylerden utanır hale geliyoruz. Bir yerlere gidip eğlenmekten, keyif yapmaktan, hiç değilse dünyada herşey eskisiymiş gibi göstermekten imtina ediyoruz. Çünkü dünyanın eskisi gibi olan halinde de bu güçler devrede ve içimizdeydiler. Dünyanın eski hali, 'gerçek' değildi. Ne kadar kaotik görünse de, şu hali, insanlik nâmına, daha 'gerçek'.

*

Uyanıyoruz!

Marketlerimize evlerimize kadar girmiş akıl almaz bir ekonomik sızıntıya tepki veriyoruz. Kendi markalarımızı, üreticimizi yeniden 'aramaya' başlıyoruz.

 Üzerimize sinmiş duyarsızlığı, ölü toprağını silkelemeye, hakiki tarih bilincini, kardeşlik bilincini 'aramaya' başlıyoruz.

*

Bir öğretmen yaşayarak öğreten, temelinden insanlık dışı herşeyi sarsan, insanın saygıdeğer özünü baştan aratan, buna aykırı tüm ideoloji ve uygulamaların geçersizliğini tekrar düşündüren, eski normların reddine götürendir.

Bunların ilki, Rabbimiz Allah (rab-terbiye kelimelerinin kökenine bakın), devamında Resulü ve Nebîsi Hz Muhammedﷺ, devamı ise günümüzde Gazzelilerdir. 

Tek bir gün değil, yıllardan beri, Gazzeliler, Filistinliler: Öğretmenler Gününüz kutlu olsun!

#LongLivePalestine


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayın...

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze...

İnsancıklar

İki adet alıntı sunuyorum sizlere. Birincisi, Ah şu masalcılar! Yazacak yararlı, hoş, kişiye haz veren bir şey bulamazlar da, ne kadar pislik varsa dökerler ortaya! Yetkim olsa yazmayı yasak ederdim onlara! Ne biçim şeylerdir yazdıkları? Okurken ister istemez düşünüyor insan... Kafasını kaşıyor. İnan olsun yasak ederdim onlara yazmayı! Basbayağı yasaklardım. (Kn. V. F. Odeyevski) Bu da diğeri; Ah şu hikayeciler yok mu!... Faydalı, hoş, ruh okşayan yazılar yazmazlar da, şunu bunu karıştırıp, ortaya dökerler. Elimden gelse, topunun yazı yazmasına engel olurdum. Nedir bu, okursun, okursun... alır seni bir düşünce... Aklına saçmasapan şeyler gelir. Vallahi, yazdırtmazdım bunları, hepsini yasak ederdim. (Prens V. F. Odoyevski) Dostoyevski'nin İnsancıklar romanı bu metinle açılıyor. Ancak iki farklı çevirmenle, metnin hangi noktalara gideceğini göstermek istiyorum. Bu incecik kitabın bana edebi çeviri' nin neredeyse çevirmenin edebiyatı olduğunu farketmemde faydası oldu. Ru...