Ana içeriğe atla

Suç ve Ceza

İnsan zihni ve algısına göre kitapların ve cümlelerin uzunluğu, söylemek istedikleriyle boy ölçüşemez. 687 sayfalık Suç ve Ceza'nın tamamıyla ve tek söylemek istediği şey şu kelimeye karşılık gelir: tekamül. Yani ruhsal olgunlaşma, gelişim.

Bu romanı ilk elime alışım, Penguin Classics basımı o ağır İngilizcesiyle birçok kelimeyi anlamayarak pekçok şeyi kaçırdığım hissine kapıldığım ortaokul yıllarıma rastlar. Belki de her kitabın, onun algılanabileceği bir çağda okunması gerekiyordur.

Bu romanı okumadan önce, yalnızca bir yere kadar, siyah beyaz ve Rusça çekilmiş bir filmini izledim; bitirdikten sonra anlıyorum ki tüm o sayfalar dolusu içsel anlatımlarına rağmen, bu kitabın tam da filminin çekilmesi gerekir.

Bu romanın her okuyan için birden fazla adı olacaktır: Sefiller, Ezilenler, Diriliş, Budala, Cinler, Yerlatından Notlar, Ölüler Evinden Anılar, İnsancıklar ... gibi. Kitapta bu isimdeki pekçok romana göz kırpışlar görebiliyorsunuz ve bunlar bir alıntı veya sonlanmamış öyküler şeklinde değil. VE sonunda gelip bu başlıkta düğümleniyor roman. Bu yüzden, galiba, Rus edebiyatındaki tüm büyük yapıtları okumak gerek.

Hukuk Fakültesi'nden parasızlık nedeniyle ayrılan Rodion Romanoviç Raskolnikov, bir dolabı andıran kiralık odasında günlerce düşünüp tasarlayarak, bir cinayet işlemeye karar verir. Bu düşüncesinin dayandığı kendince çok haklı sebepleri vardır, ve bu sebeplere örnek olarak kitleleri peşinden sürüklemiş, zamanında geçerli tüm yasalara ve düzene karşı çıkmış krallar, liderler, komutanlar ve hatta hz. Muhammed'i göstermektedir. Soylu birtakım gerçeklere ulaşılabilmesi için, Rodion'a göre, kan dökülmesi kaçınılmazdır ve kan dökenler kendi dönemlerinde aşağılanıp ceza görseler bile, sonraki nesiller tarafından anıtları dikilerek tapınılmışlardır. Bu fikirlerini öne sürdüğü bir makale bile yayımlamıştır. 


İçinde bulunduğu durum öyle gerçek anlatılır ki, yazarın kendisinin hayatında hiç bir cinayet işlememiş olmasından şüpheye düşersiniz.


Romandaki her bir kişi ayrı bir karakter olarak eksiksiz işlenir, her biri kendi tercihlerinin sonuçlarıyla yüzleştirilir ve hiç beklemediğiniz birkaçı kendi tekamüllerini tamamlarlar. Her portre, iyiler ve kötüler, mazlumlar ve ahlâksızlar, Raskolnikov'un tekamülünde hizmet edecektir. Bu özellikler rasgele değildirler, ilginçlik olsun diye zavallı, kibirli, para düşkünü, çaresiz, güçlü, saf, deli veya akıllı gösterilmezler. Her biri, öyle olması gerektiği için öyledir.

Son sayfaya kadar geçmeyen tek sözcük aşk'tır. Son sayfaya dek Raskolnikov, tefeci kadını öldürmekten pişman değildir. Son sayfa, daha önce romanda bir yerlerde geçen şu cümleyi size hatırlatır:  

Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur.



Suç ve Ceza, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski,
 çev. Mazlum Beyhan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. baskı, 2009.

Yorumlar

  1. harika bir kitap, bıkmadan okuyabilirim..
    sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet sürprizlerle dolu her okuma bir başka.. Sevgiyle..

      Sil
  2. ben daha okumadım daha doğrusu hangi baskısını alacağımı bilemiyorummm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben İş Bankası yayımını okudum, ama İletişim yayınlarında Ergin Altay çevirmiş kendisinin birkaç Dostoyevski çevirisini okudum ve bu alanda bir yıldız bence.

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze