5 yıl önce İngiltere'deyken bir instagram hesabı açmamakta inat etmiştim. 3 bin fotoğraf, 300 küsur mektupla döndüğüm yurtdışından sonra bunlardan 5-10 tanesini İngilizce blog hariç hiçbir yerde yayınlamadım, internete vermedim. Peki niçin?
Öncelikle, instagram görsel formatı itibariyle, plastik sanat dalı olarak alıştığım ve sevdiğim fotoğraf karelerine uygun değildi. Görünürlük, tanınırlık için, özgün kadrajları kırpmak, eksiltmek istemedim. Ayrıca, bir ig hesabını bu vizyon ile oluşturursanız, buna hep devam etmeniz gerekir. Bu, kendini öne çıkarmak anlamı taşıyacaktır. İnternet alanını bu kadar ciddiye almak, varoluşunu bu ortama bağlamak bazı ciddi sıkıntıları da beraberinde getirir. Bir tanıtım kaygısı kazanılır öncelikle. Beğenilme arzusu, hit takibi, istatistik dertleri, binlerce anlık görsel paylaşan kullanıcı arasından sıyrılmak gibi hedefler meydana gelir.
Peki amatörlük? Severek yaptığın bir şeyi, sadece sevmeyle sınırlı tutarak yapmaya devam etmek. O zaman bu heves, merak, verdiğin enerji çok doğal, tükenmeyen bir kaynaktan beslenir: maddi olmayan bir kaynaktan.
Bir sanat dalı olarak fotoğrafla, resim ve desenle, yazmayla ve müzik yapmakla haşır neşir oluyorsanız, belli bir efor sarf ederek bir marka, profil, misyon, vizyon kurarak, ticarî, PR kaygıları ile bunları, bunlarla olan geçmişinizi zehirlemek istemezsiniz. Ig, pekçok insana bunu sunuyor ve sunmaya devam edecek. Bu sebeple amatör bir profesyonellik kanalı olarak revaçta. Bu teklif sonucu ortaya çıkan ürünleri görmeye, bu dönüşümü kendi seçimlerimizin bilincinde olarak izlemeye ve üzerinde düşünmeye devam edeceğiz.
Ve en sevdiğim fotoğrafçılar, ressamlar, çizerler, müzisyenler, tam da hiç böyle kaygıları olmayan, dijital ortamın talepleriyle uğraşmayan kişiler. Paylaştıkları şeyler bile, ailesindekiler görsün, bir ilhamla müthiş heyecanlanarak yaptığı bir resim, çekip bastığı bir fotoğraf varsa dostları veya öğrencileri görsünler, gibi basit niyetler taşıyor, hepsi Ig'den önce vardılar, yarın kapansa da varolacaklar. Profesyonel olarak sanattan para kazansalar bile, tanıtım ve sürekli kendini gösterme, kendini hatırlatma, onların bir endişesi değil. Bu kişiler, içlerinden geleni ortaya dökmek amacını taşıyor sadece. O görsün bu izlesin şu anlasın, dertleri yok.
O hâlde, amatörsen ve aşırılmasını istemiyorsan, internette yayınlamayacaksın, prensibi gerçektir ve kabul etmek gerekir. Sadece izleyici olarak kalmak bu zamanda güzel bir seçim. Müthiş fotoğrafçılar, ressamlar, çizerler, müzisyenler var, onları takip etmek için bu kanallar çok güzel aslında. Ben de bu ortamı, onları ve gelişimlerini izlemek, amatör incelemelerini yapmak, yaparken düşünmek, zenginleşmek, okuyana da aynı amatör keyfi vermek için kullanıyorum.
Bu yüzden 2000'li yıllarda katıldığım bir fotoğraf anlamlandırma eğitiminden izler taşıyan, Ankara'daki sergisine oturup upuzun bir yazı yazdığım Nuri Bilge Ceylan, bu amatör İngilizce blogumu kalkıp kendi Basından/Medya sayfasında yayınlayınca büyük bir sürpriz yaşadım. Aynı sayfada yer verilmiş tüm dış basındaki sergi, film değerlendirme yazıları, bir Avrupalı'nın, veya Amerikalı'nın, yabancı sanat muhabirlerinin, sinema eleştirmenlerinin övgü dolu yazılarıydı, halbuki ben kim okumuş okuyacak hiç aklıma getirmeden tüm Anadolu fotoğraflarına, kültürümüzde kız çocuğu yetiştirme, annelik, kız kardeşlik, toprak ve geçim konularında her biri birer saatlik değerlendirmeler yazmıştım. En büyük paylaşım nehri olan sanat, en amatör niyetlerle değerlendirildiğinde, en güzel şeyler ortaya çıkıyor.
**Bu yazıya telif hakkı olmayan görsel ararken bulduğum şu yazının çevirisi bir sonraki yazıda gelsin:
http://renewthearts.org/why-todays-best-artists-are-all-amateur/
Öncelikle, instagram görsel formatı itibariyle, plastik sanat dalı olarak alıştığım ve sevdiğim fotoğraf karelerine uygun değildi. Görünürlük, tanınırlık için, özgün kadrajları kırpmak, eksiltmek istemedim. Ayrıca, bir ig hesabını bu vizyon ile oluşturursanız, buna hep devam etmeniz gerekir. Bu, kendini öne çıkarmak anlamı taşıyacaktır. İnternet alanını bu kadar ciddiye almak, varoluşunu bu ortama bağlamak bazı ciddi sıkıntıları da beraberinde getirir. Bir tanıtım kaygısı kazanılır öncelikle. Beğenilme arzusu, hit takibi, istatistik dertleri, binlerce anlık görsel paylaşan kullanıcı arasından sıyrılmak gibi hedefler meydana gelir.
Peki amatörlük? Severek yaptığın bir şeyi, sadece sevmeyle sınırlı tutarak yapmaya devam etmek. O zaman bu heves, merak, verdiğin enerji çok doğal, tükenmeyen bir kaynaktan beslenir: maddi olmayan bir kaynaktan.
Bir sanat dalı olarak fotoğrafla, resim ve desenle, yazmayla ve müzik yapmakla haşır neşir oluyorsanız, belli bir efor sarf ederek bir marka, profil, misyon, vizyon kurarak, ticarî, PR kaygıları ile bunları, bunlarla olan geçmişinizi zehirlemek istemezsiniz. Ig, pekçok insana bunu sunuyor ve sunmaya devam edecek. Bu sebeple amatör bir profesyonellik kanalı olarak revaçta. Bu teklif sonucu ortaya çıkan ürünleri görmeye, bu dönüşümü kendi seçimlerimizin bilincinde olarak izlemeye ve üzerinde düşünmeye devam edeceğiz.
Ve en sevdiğim fotoğrafçılar, ressamlar, çizerler, müzisyenler, tam da hiç böyle kaygıları olmayan, dijital ortamın talepleriyle uğraşmayan kişiler. Paylaştıkları şeyler bile, ailesindekiler görsün, bir ilhamla müthiş heyecanlanarak yaptığı bir resim, çekip bastığı bir fotoğraf varsa dostları veya öğrencileri görsünler, gibi basit niyetler taşıyor, hepsi Ig'den önce vardılar, yarın kapansa da varolacaklar. Profesyonel olarak sanattan para kazansalar bile, tanıtım ve sürekli kendini gösterme, kendini hatırlatma, onların bir endişesi değil. Bu kişiler, içlerinden geleni ortaya dökmek amacını taşıyor sadece. O görsün bu izlesin şu anlasın, dertleri yok.
O hâlde, amatörsen ve aşırılmasını istemiyorsan, internette yayınlamayacaksın, prensibi gerçektir ve kabul etmek gerekir. Sadece izleyici olarak kalmak bu zamanda güzel bir seçim. Müthiş fotoğrafçılar, ressamlar, çizerler, müzisyenler var, onları takip etmek için bu kanallar çok güzel aslında. Ben de bu ortamı, onları ve gelişimlerini izlemek, amatör incelemelerini yapmak, yaparken düşünmek, zenginleşmek, okuyana da aynı amatör keyfi vermek için kullanıyorum.
Bu yüzden 2000'li yıllarda katıldığım bir fotoğraf anlamlandırma eğitiminden izler taşıyan, Ankara'daki sergisine oturup upuzun bir yazı yazdığım Nuri Bilge Ceylan, bu amatör İngilizce blogumu kalkıp kendi Basından/Medya sayfasında yayınlayınca büyük bir sürpriz yaşadım. Aynı sayfada yer verilmiş tüm dış basındaki sergi, film değerlendirme yazıları, bir Avrupalı'nın, veya Amerikalı'nın, yabancı sanat muhabirlerinin, sinema eleştirmenlerinin övgü dolu yazılarıydı, halbuki ben kim okumuş okuyacak hiç aklıma getirmeden tüm Anadolu fotoğraflarına, kültürümüzde kız çocuğu yetiştirme, annelik, kız kardeşlik, toprak ve geçim konularında her biri birer saatlik değerlendirmeler yazmıştım. En büyük paylaşım nehri olan sanat, en amatör niyetlerle değerlendirildiğinde, en güzel şeyler ortaya çıkıyor.
**Bu yazıya telif hakkı olmayan görsel ararken bulduğum şu yazının çevirisi bir sonraki yazıda gelsin:
http://renewthearts.org/why-todays-best-artists-are-all-amateur/
İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.
eveeet amatör ruh her zaman daha iyidir değil miiiiii :)
YanıtlaSil