Ana içeriğe atla

Başkalarının Acısına Bakmak: Yeni Bir Fotoğrafik İtiraz


Savaşın yıkımı ortasında çocuklarını yıkayan bir baba, ve Pinterest'te çokça dolaşan lüks banyo tasarım görsellerinden biri.

"Woolf'un iddiasına göre, 'fotoğraflar bir sav oluşturmazlar, sadece göze ulaşan ham bir olgunun ham bir saptamasıdırlar.' Woolf'un hemen eklediği gibi, 'göz, beyinle bağlantılıdır, beyin de sinir sistemiyle. Sistem kendi mesajlarını, geçmişteki her hatıradan ve o anki duygulardan süzerek bir spot görüntü şeklinde beyne gönderir.' Bu el çabukluğu, fotoğrafların hem objektif bir kayıt olmasını hem de kişisel bir tanıklığı yansıtmasını, ayrıca, hem fiili bir gerçeklik ânının aslında sadık bir kopyası veya suretini, hem de o gerçekliğin bir yorumunu sağlar (üstelik bu, edebiyatın çoktandır özlemini çektiği, ama kelimenin bu anlamda hiçbir zaman ulaşamadığı bir başarıyı temsil etmektedir). Susan Sontag, Başkalarının Acısına Bakmak, s. 26

Uğur Gallenkuş, instagram'da, son iki yazıdır üzerine düşündüğümüz Başkalarına Bakmak ve Başkalarının Sevincine Bakmak serisinde "acıya bakmak" konusuna müthiş bir yorum getirdi.

#paralelevrensavaşvebarış etiketiyle, farklı fotoğrafları sadece belli noktalarda bir araya getirerek kişisel tanıklıkları apaçık savlara dönüştürüyor, bu fotoğraflar fiili bir gerçeklik ânının sadık birer kopyası olmanın ötesinde iki zıt gerçekliğin güçlü birer yorumunu meydana getiriyor. Ortaya çıkan görüntü, artık ne sadece bir savaş veya kıyım fotoğrafıdır, ne de bir gerçeklik ânının suretidir.







Bu tür fotoğraflarda, "insanlar o görüntülere, işin içine samimiyetsizlik ve uydurukluk soktuğunu düşündükleri sanatçılığın bulaşmadığı bir şekilde tanık olmanın ikna edici gücünü talep ederler" (S. Sontag, a.g.e., s.26), Uğur Gallenkuş'un asıllarını kırparak da olsa birleştirdiği her iki farklı fotoğraf bir sanatsal üslup, estetik ifadelendirme dili, efekt ve müdahale içermediği için de çarpıcıdır.

"Daha dramatik görüntüler yakalamanın peşine düşmek, hem fotoğrafçılığın itici gücüdür,  hem de şok yaratmayı tüketimi  sağlamanın esas dürtülerinden biri kılmış ve bir değer kaynağı haline getirmiş olan bir kültürün normal işleyişinin bir parçasıdır." (S.Sontag, a.g.e., s.22) Ancak burada daha dramatik bir görüntünün, beklenmedik şekilde parçalanarak zıt bir görüntüyle tamamlanması, "daha sarsıcı ol daha çok dikkat çek" dürtüsüyle normalleştirilmiş dehşete yönelik alışkanlıklarımızı (itiraf etmek gerekir ki, savaş görüntüleri, tek başlarına, bu şekilde ortaya kondukları kadar etki yapamazlar) parçalamaktadır. Bunu, ilk eseri (sanatsal üsluplarda çok sevilen bir yöntem olan) yok etmeden , zıddıyla zenginleştirerek, fotoğrafın çağrışım gücünü katlayarak yapmaktadır.


Fotoğrafların her hakkı Uğur Gallenkuş ve yayımlarında kendisinin belirttiği muhabirlere/fotoğrafçılara aittir. Instagram hesabına buradan ulaşılabilir.



Bu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze