Ana içeriğe atla

Alıp Başınızı Gitmeye Büyük Engeller

Bir Teknoloji Eğretilemesi


Bir gün çok uzaklara gitmeniz veya ölmeniz sözkonusu olduğunda, ardınızda uzun uzadıya bir Yapılacaklar Listesi bırakmanız şart.

Öncelikle birisi, Facebook hesabınızda duvarınıza Status: Away (Durum: Uzaklarda) yazmalı. Profilinizdeki saçmasapan paylaşımları, birileri kırılmasın diye yaptığınız beğenileri temizlemeli. Üye olduğunuz eften püften gruplardan çıkmalı, zamanında beğeni belirttiğiniz için Haber Akışınızı dolduran her türlü hobi, yabancı ünlüler vb sayfalarını 'beğenmeme' işlemi yapmalı. (Hesabı kapatmayı pekçok insan yanlış anlayıp küserek size beddua edebileceğinden bu kadar uğraşılması gerekiyor.)


Twitter hesabınız da kontrol altında tutulmalı. Öldüyseniz ve izleyici sayınızda patlama olduysa -ki genelde öyle olması mümkündür-, bir süre daha hesabınız açık tutulabilir. Özellikle son yazdığınız mesaj Retweet rekoru kıracaktır. Siz sağken isminizi anımsamayanlar bir anda sizi izlemeye başlayacaklardır. Ancak Twitter'ın 100 yıl sonra bir ölü hesaplar mezarlığına dönüşeceğini düşünürsek, 40 gün veya 6 ay sonra hesabınız kapatılabilir.

Daha sonra flickr ya da instagram'daki paylaşımlarınızın da silinmesi gerekiyor. Kimsenin şezlongdaki ayağınızı, elinizdeki çiçeği saçınızdaki böceği aramayacağına artık emin olabilirsiniz.

E-posta hesaplarınız kapatılmalı. Adres defterinizdeki herkese bir otomatik mesaj gönderilmeli. Böylece başsağlığı dileği için kimsenin bir bahanesi de kalmaz. Adres defteriniz, eski eposta arşivleriniz boşaltılmalı.

Cep telefonu hatlarınız, indirimli mesaj ve internet paketleriniz iptal edilmeli. Yoksa 10 yıl sonra operatörler ellerinde açık kalmış hat ve borç kâğıtlarıyla kapınıza dayanır akrabalarınızı şok ederler. Zaten 10 yıla kalmaz o 3 Kuruş 5 Kuruş dedikleri sabit ücretler 15 30 60 TL iletişim vergisiyle birlikte 120 TL olur. Telefondaki tüm şifreler, takvim notları ve mesajlar silinmeli. Halen öyle bir şey kaldıysa fabrika ayarlarına döndürülmeli. İyi bir telefonsa satılabilir, belli sitelere ilan verilmeli ve ilgilenir görünüp vakit öldürecek kişilerle uğraşılmalı.

Tabletleriniz de içindeki tüm abuk sabuk app'ler kaldırılıp eposta hesapları ve şifre notları silinip bir akrabaya bağışlanabilir.

Bilgisayar şifreniz kırılamıyorsa harddiskiniz formatlanmalı. Şifreyi bilen biri varsa açılıp evraklar toplanmalı. Resim albümleriniz yok edilmeli. Chat kayıtlarınız varsa silinmeli, chat listenizdekilere bir duyuru yapılmalı ve eskiden yazılmış şeylerin ileride saçmasapan bir şekilde akrabaların karşısına çıkarılmaması umut edilmeli.

Banka hesaplarınız iptal edilmeli, otomatik ödeme talimatlarınız kapatılmalı, telefon ve internet bankacılığı hizmetlerinizin iptal edilmesi için gerekli anahtar, şifre ve password'ler (sanki hepsi aynı değilmiş gibi) yazılıp güncellenip teyit edilip müşteri hizmetleriyle birkaç gün boyunca can ciğer kuzu sarması olunmalı. Kredi kartı borçlarınız taksitlendirilmeli. Hesap işletim ücretlerinin ve kredi kartı aidatlarının da fırsat verilmeden önü tıkanmalı.

Websayfalarınızın kendi kendine iptal olmaları beklenmeli. Bloglarınız terk edilmiş kasabalar -arka planda rüzgâr uğultusu ve uçan çalı demetleri- misali görüneceği için onun da şifresi bir yerlerden bulunarak kapatılmalı.

Unutmadan, yıllar sonra gazetelere '10 Yıldır Ölüymüş ama Vergisi Alınmış Sigortası Ödenmiş' gibi bir şekilde manşet olmak istemiyorsanız, bir vefat ilanı verilmeli.

Ne kadar çok şey elimizi kolumuzu bağlıyor, farkında mıyız? Değil alıp başınızı başka bir yere gitmek, ölmeniz bile mümkün değil. Arkanızdan sizi tutan geriye çeken bir sürü şey var. Eskiden sanki herşey daha sade ve basitti. İşte benim buna itirazım var.


İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.

Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.

Yorumlar

  1. Ne kadar güzel anlatmışsın bunları yaptığımı düşündükçe yoruldum daha :)) Hayatı daha basite indirgeyenlerdenim allahtan bu kadar detayla uğraşmam gerekmeyecek :) Güzel bir yıl dilerim! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım sade işlerle dolu ama başarılı, düşünmeyle bezeli ama rahat ve huzurlu bir yıl olsun.

      Sil

Yorum Gönder

Fikirlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Manifesto

Uzun süredir kendimde gözlediğim bir şeyi buraya yazmam gerekiyor; çünkü burayı kitap, seyahat ve itiraz yazıları alanım olarak 2009'dan beri işgal ediyorum. Ben artık, kurgusal edebiyat okuyamıyorum. Dünyada milyarlarca kitap var, her hafta binlercesi basılıyor, her gün yüzlerce sayfası yazılıyor. Dünyadan el etek çekip hepsini okumaya kalksak bile buna ömrümüzün vefâ etmeyeceği aşikâr, şurada yazdığım üzere, belleğimizin de ; dahası, çok çok çok okumayı, misket sayar gibi kitap saymayı da gerekli görmüyorum: çünkü kurgunun sonu yok, ve daha büyük arayışlarınız varsa, tıkanacağı ve tükeneceği açık. Yaklaşık 200 yıldır, büyük yazarların klasiklerini okuyarak insanı, iç dünyasını, hezeyanlarını ve tekâmülünü öğrenmeye, takip etmeye çalıştı insanlık. Ancak bu kitap varlıklarının yaşamlarını kurgulayarak yazarlar, bir neviî insanın, yani kendilerinin aczlerini kırmaya çalışıyorlardı (Ahmet Altan'ın çarpıcı bir tespitini anımsarsak, " Kitap yazmak, insanın Tanrılığa en yaklaşt

Didem Madak - En Kalması Gereken Şair

İki nefes arasında yazdım bu yazıyı. İki nokta arasında. Şiirini okumadan şiiri hakkında okuduğum ilk şair değil Didem Madak, ama azıcık dizesinin yer verildiği bir yazıyı daha bitirmeden karar verdim kitaplarını alıp okumaya. İki sayfa arasında. Sözcükler dergisinin en güzel, dolu dolu sayılarından birinde, 57. (Eylül-Ekim) sayısında bir yazıda rastgeldim şiirlerine. Daha ilk satırlarda yüzüme çarpan dizelerin oyunları ve ne kadar oyuncu olurlarsa olsunlar, dile getirdiği anlamların sahiciliği aklımı başımdan aldı. İnanırım bazen bir kâse bal bile umutsuzdur                                                  (Enkaz Kaldırma Çalışmaları'ndan) Şiirindeki dilin örgütlenişi, biçim ve içerik üzerine bir yazı olsa da, yazı içinde atıf yapılan dizeleri aç kurt gibi aradığımı görünce kitaplarını almam şart oldu. Didem Madak, üç tane incecik şiir kitabı yayınlandıktan sonra 2011 yılında hayata veda etmiş bir şair. Daha söyleyecek, yazacak çok şiirleri kaldı onda. Son kitabı Pu

Cemâlnur Sargut Maratonu: Tövbe, Hz. İbrahim, ve Ya Allah'ın Sevdikleri

Cemâlnur Sargut'un ikisi derleme, birisi de bir televizyon yayınının kitaplaştırılmış hâli olan 3 kitabını tek bir yazıda sunacağım, çünkü üçünü de ortak bir bakış açısıyla ifade edebileceğimi düşünüyorum. Tanımayanlar için, Cemâlnur Sargut, "üniversite eğitimini kimya mühendisliğinde tamamladıktan sonra kimya öğretmeni olarak görev yapmıştır. Halen, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Otuz yılı aşkın süredir tasavvuf alanında yurt içi ve yurt dışında çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. " "Ya Allah'ın Sevdikleri!" kitabı, zamanında bir TV kanalında yayınlanmış birkaç bölümlük sohbetin kitaplaştırılması ve içlerinde en iyisi. Çünkü diğer iki kitapta görülebileceği gibi metinlerde benim fikrimce konu bütünlüğü bulunmuyor. İlk kitaptaki sohbetlerde soruları soran ve dağılmaya meyleden konuları toparlayan Ferda Yıldırım. Bu anlamda belli başlıklar altında toplanan akış çok güze