En sevdiğim iki yazarı kısacık bir okuma tecrübesinde bir arada görebileceğim hiç aklıma gelmezdi, ama Proust'tan Sylvanie Vikontu'nun Ölümü öyküsünden günler sonra Zweig'dan Bir Yaz Novellası'nı okurken, birkaç defa kitabı kapatıp kapağına, yazarına bakmak zorunda kaldım. Yaz Novellası'nı Proust'un yazmış olabileceğinden emindim, neredeyse Çiçek Açmış Gençkızların Gölgesinde cildinin bir ön çalışması gibiydi, tıpkı Sylvanie Vikontu Baldassare Silvande'nin öyküsünün, Proust'un büyük eseri Kayıp Zamanın İzinde: Swann'ların Tarafı cildinin bir eskizi sayılabileceği gibi.
Baldassare Silvande'nin Ölümü, Proust'un Hazlar ve Günler kitabında yer alan bir öykü, çeviri yine Proust denince vazgeçilmezimiz olan Roza Hakmen'den. Ancak kitaptaki diğer deneysel yazıların aksine bu öykü başlı başına bir roman olabilecek olgunlukta. Proust'un hastalık üzerine tahlilleri bizi soluksuz bırakıyor ve bu anlamda edebiyat tarihine büyük iz bırakmış Zweig'dan aşağı kalır yanı yok.
Swann'ların Tarafı'nda daha da geliştireceği, anneden iyi geceler öpücüğü gibi ikonik konulara burada da değinmiş, 9 yıl önce okuduğum o sahneleri belleğimden çekip çıkartıyor, bazı yazarların eserlerini 5-10 yıl arayla tekrar okumanın gerekliliğine tekrar inanıyorum; ancak öykü yine de Kayıp Zamanın İzinde'nin gölgesinde kalacak gibi değil. Sonlandırılmayıp bir romana dönüştürülseydi farklı bir yapıt olurdu, Proust onu mutlaka nakış gibi işlerdi, ve kimse tarafından benzeri yazılamazdı. Vikontun ölümcül hastalığının farkedilen, iyileşme gösteren ve nükseden evreleriyle ilgili geçirdiği derin dönüşümleri sadece 5 bölüm ve 18 sayfa içinde anlatmayı başarıyor.
Bir Yaz Novellası'nın yazılma tarihiyle ilgili kitap içinde hiç bilgi yok, öykü Zweig'ın Mürebbiye başlıklı ince bir kitabında yer alıyor. Ancak öykünün içinde Proust'u etkileyen ya da Proust'tan etkilenilmiş çok güçlü işaretler var. Yaz Novellası kurgu itibariyle daha zayıf, ama Zweig karakter tahlilleriyle yine ortaya çıkıyor. Bu tahliller bir gençkız üzerine olunca satırlar arasında Marcel Proust'u görür gibi oldum.
Bu iki yazarı kimliklerini çözer gibi okumaya çalıştıkça onları birbirlerinden ayıran sınırlar belirsizleşmeye başlıyor. Bence böyle bir durum, her sadık okuyucunun başına en az bir kere gelmeli.
Baldassare Silvande'nin Ölümü, Proust'un Hazlar ve Günler kitabında yer alan bir öykü, çeviri yine Proust denince vazgeçilmezimiz olan Roza Hakmen'den. Ancak kitaptaki diğer deneysel yazıların aksine bu öykü başlı başına bir roman olabilecek olgunlukta. Proust'un hastalık üzerine tahlilleri bizi soluksuz bırakıyor ve bu anlamda edebiyat tarihine büyük iz bırakmış Zweig'dan aşağı kalır yanı yok.
Swann'ların Tarafı'nda daha da geliştireceği, anneden iyi geceler öpücüğü gibi ikonik konulara burada da değinmiş, 9 yıl önce okuduğum o sahneleri belleğimden çekip çıkartıyor, bazı yazarların eserlerini 5-10 yıl arayla tekrar okumanın gerekliliğine tekrar inanıyorum; ancak öykü yine de Kayıp Zamanın İzinde'nin gölgesinde kalacak gibi değil. Sonlandırılmayıp bir romana dönüştürülseydi farklı bir yapıt olurdu, Proust onu mutlaka nakış gibi işlerdi, ve kimse tarafından benzeri yazılamazdı. Vikontun ölümcül hastalığının farkedilen, iyileşme gösteren ve nükseden evreleriyle ilgili geçirdiği derin dönüşümleri sadece 5 bölüm ve 18 sayfa içinde anlatmayı başarıyor.
Bir Yaz Novellası'nın yazılma tarihiyle ilgili kitap içinde hiç bilgi yok, öykü Zweig'ın Mürebbiye başlıklı ince bir kitabında yer alıyor. Ancak öykünün içinde Proust'u etkileyen ya da Proust'tan etkilenilmiş çok güçlü işaretler var. Yaz Novellası kurgu itibariyle daha zayıf, ama Zweig karakter tahlilleriyle yine ortaya çıkıyor. Bu tahliller bir gençkız üzerine olunca satırlar arasında Marcel Proust'u görür gibi oldum.
Bu iki yazarı kimliklerini çözer gibi okumaya çalıştıkça onları birbirlerinden ayıran sınırlar belirsizleşmeye başlıyor. Bence böyle bir durum, her sadık okuyucunun başına en az bir kere gelmeli.
Hazlar ve Günler
Özgün Adı: Les plaisirs et les jours
Marcel Proust
çev. Roza Hakmen, 3. baskı,
YKY Yayınları, 171 sayfa.
Mürebbiye
Özgün adı: Die Gouvernante
Stefan Zweig
çev. İlknur İgan, 5. baskı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 83 sayfa
İşbu Web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na tabidir ve içeriğine ilişkin her türlü yazı içeren bilgi-belge ve her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları blog yazarına aittir. İşbu web sitesinin içeriği, sitede kullanılan her türlü yazılı malzeme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır.
Sitede yer alan bilgilerin çoğaltılması, başka bir lisana çevrilmesi, saklanması veya işleme tutulması da dahil, blog yazarının önceden yazılı iznine tabidir. Bu sebeple bu sitede yer alan metinler kısmen veya tamamen sahibinin yazılı izni olmadan hiçbir şekilde, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, kopyalanamaz, sunulamaz ve aktarılamaz. Sitenin bütünü veya bir kısmı diğer bir Web sitesinde izinsiz olarak kullanılamaz.
hımm, proust, hesse ile birlikte en sevdiğim iki yazardan biri. hazlar ve günler okumadım henüz. kayıp zamanın izinde okudum, ayrıca proust üstüne çok araştırma kitabı da okudum, örneğin, mehmet rifat, alain de botton gibi. zweig sırayla okuyorum kitaplarını. zweig i çok hafif bulsam da fena da okunmuyor yani. çerez gibi onun kitapları. bizim ülkede en sevilen yabancı yazar ama, kürk mantolu madonna gibi oldu o da :) üstteki vikont ve yaz novellası üstüne düşüncelerini sevdim. okurum bu ikisini. ben de bayılırım böyle saptamalar, keşifler yapmaya :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler güzel yorum için. Proust'a tekrar bir dönüş yapmalı, şu ciltleri tekrar bir devirmeli...
Sil